Çiftçi pazarında küçük bir sebze ve meyve standı işletiyor ve ücretsiz numune dağıtan sağlıklı yiyecek kooperatifinde yarı zamanlı olarak çalışıyor. | Open Subtitles | انها تدير كشكا صغيرا للخضروات و العصائر في سوق المزارعين و تعمل بشكل جزئي في منح عينات مجانية في شركة الأغذية الصحية |
Bunu, bugünkü çiftçi pazarında gördüm. İçinizden biri daha sonra eve götürüp püre yapmak isterse, çekinmeyin söyleyin. | TED | وجدت هذا في سوق المزارعين اليوم. لو أن أحداً يريد أخذها للمنزل وهرسها لاحقاً، فعلي الرحب والسعة. |
Birçok yunus, balina et pazarında... ...üretilerek dünya çapında... ...et olarak satılmaya başlandı. | TED | يبدو أن كثيرا من الدلافيين تباع كاللحوم في سوق الحيتان العالمية. |
Bak, böyle bir piyasada, neredeyse bir aydır işsizsin. | Open Subtitles | انظري , في سوق العمل لقد كنت عاطل عن العمل لشهر تقريباً |
Alışveriş yapmaktan, Pazarda saatler geçirmekten, ona uygun yiyecekleri bulmaktan ve patates püresi yapmaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | أنه كل ذلك التسوق و تضييع ساعات في سوق المزارعين للحصول على الأكل المناسب لها, إنها عصيدة البطاطا الحلوة |
Bu, Tsukiji Balık Pazarı'ndaki günlük mezat, birkaç sene önce çekmiştim. | TED | وهذا هو المزاد اليومي في سوق تسوكيجي للأسماك التي قمت بتصويرها قبل عامين. |
Üniversiteyi bitiriyorsun. - Şu an Market işiyle uğraşıyorum. | Open Subtitles | انتي تنهين الجامعه, انا سابقا في سوق العمل |
Benim farklı menüm, bu doygun markette tutunmamı sağlayacak tek şey olacak. | Open Subtitles | قائمة متنوّعة يمكن أن تجعل فقط مُنتجي يبرز في سوق مشبعة أكثر |
Geçen yıl hisse senedi piyasasında büyük bir kayıp yasadım... ve iflas ettim. | Open Subtitles | في السنة الماضية تلقيتُ خسارة كبيرة في سوق الأسهم وكنتُ على وشك الإفلاس |
- Olur. Bit pazarında neredeyse havaya uçuyordum. | Open Subtitles | أنا حصلت على ما يقرب مؤخرتي أظفارا في سوق البرغوث. |
Ne fark eder ki... zaten bunların hepsi bit pazarında satılacak. | Open Subtitles | كل هذه الخردوات ستنتهي في سوق برغوث عاجلاً أم آجلاً |
Şey, bit pazarında tanıdığım birine ufak bir ziyarette bulunabiliriz. | Open Subtitles | بإمكاننا أن نرتب زيارة صغيرة لرجل أعرفة في سوق البضائع المستعملة |
- Bitmedi. Çiftçi pazarında Margot Draper'in kızını gördük. | Open Subtitles | لقد قابلنا إبنة مارجوت درابر في سوق المُزارعين |
Onun ve dostlarının, Hong Kong deniz mahsulleri pazarında dükkânları var. | Open Subtitles | هو واولاده لديهم محلات في سوق هونج كونج للمأكولات البحرية |
Saatlerin tümü, geçen ay içinde ucuzluk pazarında aynı tezgahtan satın alınmış. | Open Subtitles | جميعها تم شراؤها من كشك في سوق تبادل خلال الشهر الماضي |
Abe Stoltzfus'e gittin mi bugün çiftçi pazarında? | Open Subtitles | هل قابلت ابي ستالتزف في سوق المزارعين اليوم |
Anladığım kadarıyla değişimin hızlı olmadığı bir piyasada hıza ihtiyacın var. | Open Subtitles | كما أرى الأمور، نحن بحاجة إلى علاج سريع في سوق غير سريع |
Fakat uygun şekilde düzenlenmiş bir piyasada e-sigaraların, sigaradan uzaklaşmayı deneyen bağımlı yetişkin sigara içicilerin yararına olan bir şey olduğunu düşünebiliriz. | TED | ولكن فكر في شأن السجائر الإلكترونية في سوق منظمة بشكل صحيح على أنها شيء يمكن أن يكون مفيدًا لمدخني السجائر البالغين المدمنين الذين يحاولون الابتعاد عن السجائر. |
Alışveriş yapmaktan, Pazarda saatler geçirmekten, ona uygun yiyecekleri bulmaktan ve patates püresi yapmaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | أنه كل ذلك التسوق و تضييع ساعات في سوق المزارعين للحصول على الأكل المناسب لها, إنها عصيدة البطاطا الحلوة |
Microsoft browser Pazarı üzerinde tekel elde edecekti. | Open Subtitles | ان مايكروسوفت ستحقق احتكارا في سوق متصفحات الأنترنت |
Demin Loomis'teki Motor Market'teydik. Ellerinde Chevy G serisi vardı. | Open Subtitles | لقد كنا في سوق السيارات في لوميس، لديهم شيفرولية جي سيرياس |
Ben stok markette tüm bu güçlerin olabilecek en kötü haliyle görev aldığını düşünüyorum. | TED | أعتقد أن كل ذلك يسيّر العمل بطريقة سيئة للغاية في سوق الأسهم. |
Belki de en önemlisi iş piyasasında, üniversiteye gelmeden öncekinden daha avanatjlı bir konumdadırlar. | TED | وربما الأكثر الأهمية هو، فرصة في سوق العمل أفضل من تلك التي حصلوا عليها قبل الدخول هناك. |
El-Kaide'ye baktığımız zaman, El-Kaide esasen pazar yerinde bir kenara atılmış ve çoğu insanın duymadığı bir üründü. | TED | لو نظرنا إلى القاعدة. القاعدة كانت أساساً منتج على أحد الرفوف في سوق في مكانٍ ما لم يسمع به كثير من الناس. |