Sana yardım etmek için uzun yoldan geldiler, onlara söylesen iyi olur. | Open Subtitles | حسنا، وأنها جاءت شوطا طويلا في مساعدة لك، لذلك أقول أفضل لهم. |
Değer verdiğiniz insanlara yardım etmek ve onları desteklemek konusunda bile size yardımcı olur. | TED | بل يجعلكم أكثر رغبة في مساعدة ودعم الأشخاص المقربين إليكم. |
Benim başka kurbanlara yardım etme biçimim ve sizden son ricam bu. | TED | هي طريقتي في مساعدة ضحايا آخرين، وهو أخر طلب مني لكم. |
Kısacası, seven kadınlara yardım etmekte üstüme yok. | Open Subtitles | لذا مِن الواضح أنّ لي خبرة في مساعدة عاشقة على نيل مرادها |
Sen Melissa için endişelenmeyi bırak da annene yardım etmeye odaklan. | Open Subtitles | لما تقفين عن قلقك بشأن ميليسا وتبدأين بالتركيز في مساعدة والدتك؟ |
Şimdi ünversitesi sayesinde Jomia'nın onlarca Jomo'ya yardım etme potansiyeli var. | TED | الآن، خلال هذه الجامعة، لدى جوميا الإمكانية في مساعدة عدد كبير مثل جومو. |
Zamanının büyük çoğunluğunu başkalarına yardım ederek geçiren başarılı bir seri girişimci. | TED | هو رائد أعمال ناجح جداً يقضي الكثير من وقته في مساعدة الآخرين. |
Tıpçılara sesleniyorum: Okul başvurunuzda hepiniz ihtiyacı olanlara yardım etmek istediğinizi yazdınız. | TED | أيها المجتمع الطبي، لقد كتبتم في طلبات التحاقكم بكلية الطب بأنكم ترغبون في مساعدة ذوي الحاجة. |
Eşitsizliği ortadan kaldırmamızın tek yolu ayrıcalıklarımızı görmek ve onları başkalarına yardım etmek için kullanmak. | TED | الطريقة الوحيدة لسد فجوة انعدام المساواة هي بالاعتراف بالامتيازات التي مُنحت لنا واستغلالها في مساعدة الآخرين. |
İnsanların iş bulmalarına yardım etmek için çalışıyordu, çabalayan muhitlere kaynak sağlamaya çalışıyordu. | TED | لقد عمل، في مساعدة الناس في العثور على وظيفة ومحاولة إيجاد موارد للأحياء التي تعاني. |
Evimiz ve ailemiz kendilerine yardım etme arzusu ile herkese açık. | Open Subtitles | وطننا وأهلنا مفتوحة لأي شخص مع الرغبة في مساعدة أنفسهم. |
Beni kurtaran adamın davranışları, fedakârlığın en katı tanımı olan gönüllü ve maliyet de içerebilen ve başka bireylere yardım etme arzusuyla motive olmak tanımını karşılamaktadır. | TED | تصرفات الرجل الذي قام بإنقاذي تطابق التعريف الأشد صرامة للإيثار، وهو تصرف تطوعي مكلَف بدافع من الرغبة في مساعدة شخص آخر. |
Vince'in ilerlemesine yardım etmekte hep başarılıydım ama kendi ilerlemem konusunda o kadar değil. | Open Subtitles | لطالما برعت في مساعدة (فينس) على التقدم، لكن أخفقت تجاه نفسي |
Thorin Meşekalkan'a yardım etmekte haklısın. | Open Subtitles | (أنت مصيب في مساعدة (ثورين أوكنشيلد |
Soru şu: Tüm kadınların isteklerine ulaşmasına yardım etmeye yatırım yapacak mıyız? | TED | السؤال هو : هل سنستاهم في مساعدة النساء الذين يحتاجون المساعده الان ؟ |
Onu ablasına yardım etmeye mi zorladık? | Open Subtitles | أأجبرناها على المضي قدماً في مساعدة اُختها ؟ |
Düzgünce yapıldığında yenileyici okyanus yetiştiriciliği, okyanuslarımıza, iklimimize ve kendimize yardımcı olmada önemli bir rol oynayabilir. | TED | إذا تمت على نحو سليم، يمكن لزراعة المحيط التجديدية أن تلعب دورًا حيويًا في مساعدة محيطاتنا، مناخنا، ونحن. |
diye değil. Ülkelerin halk sağlığı alanındaki temel kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olmak için yeterince yatırım yapmadık. | TED | لم نستثمر بما فيه الكفاية في مساعدة الدول لتطوير قدرتهم الأساسية في مجال الصحة العامة. |
Kenya'nın başkanı bunu biliyor, çünkü 2014 yılında laboratuvarımıza geldi ve onunla işbirliği yapmamızı istedi Kenya'ya yardım edebilmek ve iş dünyasının kalkınması için. | TED | عرف رئيس كينيا ذلك، ولهذا السبب وفي عام 2014 حضر إلى مختبرنا وطلب منا أن نتعاون معه ليتمكن في مساعدة كينيا في البدء في نمو المشاريع التجارية. |
parayı insanların sosyal hizmet üretmesine teşvik için kullanmasını sevmeyiz. İnsanlara yardım ederek çok fazla para kazanılması | TED | لدينا رد فعل قوي على التفكير انه بأمكان اي شخص اكتساب الكثير من الناس في مساعدة الاخرين |