Çocuklar en çok sevgi görmeleri gereken ve onları en çok koruması gereken yerlerde, evlerinde hastalık kapıyorlar. | TED | يلتقط الأطفال الأمراض في أكثر مكان يفترض أن يحبهم ويحميهم، في منازلهم. |
Sadece evlerinde buluşmayı bir kural hâline getirdim çünkü onlara güvendiğimi belli etmek istiyorum. | TED | اتخذت قاعدة للمقابلات، أن ألتقيهم دائمًا في منازلهم. لأوحي لهم من البداية بأنني أثق بهم. |
Şu an, neredeyse bir milyar insanın, evlerinde elektriğe erişimi bulunmuyor. | TED | في الوقت الراهن، هناك ما يقارب مليار شخص عالميًا ليست لديهم كهرباء في منازلهم. |
Polis sürücülerin evden çıkmamasını istedi. | Open Subtitles | طلبت الشرطة من سائقو السيارات البقاء في منازلهم. |
Yetkililer, vatandaşların evden çıkmamasını istedi. | Open Subtitles | للتذكير ناشد المسئولون ببقاء السكان في منازلهم |
Bu gece evlerinizde uyuyun. | Open Subtitles | على الجميع النوم في منازلهم الليلة. |
Herkese dışarı çıkmamalarını söylüyorlar. Ne olursa olsun, ısırmalarına izin vermeyin diyorlar. | Open Subtitles | ـ أخبَروا الجميع أن يبقوا في منازلهم ـ أجل, ومهما فعلت, لا تدعهم يعضونك, حسناً؟ |
Bilirsin çoğu insan, evinde bulunan şeylerin değerini hafife alır. | Open Subtitles | أتدري؟ معظم الناس يقللون من قيمة الأشياء الموجودة في منازلهم |
Melbourne insanlardan evlerinde daha az su harcamalarını istedi. | TED | أرادت سلطات ملبورن أن يستهلك الناس مياهًا أقل في منازلهم. |
Polis, kırlık arazide arama yaparken vatandaşlardan evlerinde kalmalarını istiyor. | Open Subtitles | وهو خجول جداً لأنه انهزم منه أثناء قيلولته الشرطة تمشط أنحاء المدينة وتحذر كل السكان بأن يبقوا في منازلهم |
Onlar kendi evlerinde yanlış bir idolü yüceltiyorlar... profesyonel futbol. | Open Subtitles | هم في منازلهم يعبدون أصناماً خاطئة، لاعبي كرة القدم، |
evlerinde kablolu yayın olanlar CCN'in merkezi bu binadadır. | Open Subtitles | لهؤلاء الذين لديهم شبكات تلفزيونية في منازلهم شبكة كلامب موقعها في هذا المبني |
Tüm siviller evlerinde. Sadece askeri personel için korunma tertibatına ihtiyacımız var. | Open Subtitles | أصبحت المنطقة خالية جميع السكان في منازلهم |
İşi olan insanların evlerinde bu tür şeyler olmaz. | Open Subtitles | العاملون ليس لديهم هذه الفوضى في منازلهم |
Sadece kongre seçimleri var seçim günü yağmur yağar da insanlar evden çıkmazsa kazanmam yalan olur. | Open Subtitles | قد تُمطر يوم الإنتخاب، ويفضل الناس البقاء في منازلهم عوضً عن التصويت. |
- Sanırım insanlar bu havada evden çıkmadı. | Open Subtitles | - اعتقد بأن الطقس يبقي الناس في منازلهم. |
İnsanlar evden çıkmıyor. | Open Subtitles | -المكان هادئ الناس تبقى في منازلهم. |
evlerinizde kalın. | Open Subtitles | البقاء في منازلهم. |
Tekrar ediyorum, evlerinizde kalın! | Open Subtitles | أكرر، البقاء في منازلهم. |
Yetkililer, Hampden ilçesi sakinlerine fırtına devam ettiği sürece, mümkün olduğunca dışarı çıkmamalarını öneriyor. | Open Subtitles | وينصح ضباط إنفاذ القانون سكان بلدة "هامبدن" البقاء في منازلهم أثناء العاصفة إن كان ذلك ممكناً |
Boston Polis Departmanı mukimlerden, üniformalı bir polis memuru istemediği sürece kapılarını açmamalarını ve dışarı çıkmamalarını istedi. | Open Subtitles | تطلب مركز شرطة (بوسطون) من السكان أن يبقوا في منازلهم و أن لا يستجيبوا لقرع أبوابهم ما لم يتم أعلامهم من قبل ضابط شرطة بحلته الكاملة |
Cep telefonsuz yaşayanlar, henüz bilgisayar görmemişler, evinde elektrik olmayanlar. | TED | هؤلاء الذين يعيشون بعيدا عن الهواتف النقالة, هؤلاء الذين لم يروا بعد حاسوبا, وليس لديهم كهرباء في منازلهم. |
Çoğunun evinde elektrik yok. | TED | والعديد منهم لا يملكون الكهرباء في منازلهم |