Günün kalanında bu sandalyede oturacağımı biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنه سوف يجب عَلَي الجلوس في هذا الكرسي لآخر يوم |
bu sandalyede arkasına yaslanarak oturuyor olmalıydı. | Open Subtitles | هو لا بدَّ وأن كَانَ يَجْلسُ طول الطّريق ظهر في هذا الكرسي. |
Eğer istediğini yaparsam, beni sonsuza dek bu sandalyede oturtursun. | Open Subtitles | اذا فعلت الذي تريدين سوف ابقى محبوس في هذا الكرسي للابد |
Pekâlâ, bu an sana yeni olabilir ama ben bu koltukta oturdum ve bu konuşmayı yaptım ve bu konuşmayı yaptığım adam ölüm yolunda, ben hala buradayım. | Open Subtitles | هذهِ اللحظة قد تكون جديدة بالنسبة لك لكن سبق لي ان جلستُ في هذا الكرسي وخضتُ نفس هذهِ المحادثة بالذات |
Tüm gece bu koltukta oturdum. | Open Subtitles | لقد جلست في هذا الكرسي طوال الليل. |
bu sandalyeye bağlı olmasaydım boynunu ince bir dal gibi kırardım. | Open Subtitles | إن لم أكن مقيدًا في هذا الكرسي لكسرت رقبتك كغصن شجرة |
Üç buçuk hafta her gün bu sandalyeye oturdum ve tek kelime etmedin. | Open Subtitles | جلست في هذا الكرسي كل يوم لثلاثة أسابيع ونصف، ولم تنطق أي كلمة. |
Bence Defiance O koltukta başka birisi otursa da iyi durumda olacaktır. | Open Subtitles | أعتقد أن المواجهه ستكون على مايرام مع شخص آخر في هذا الكرسي |
O sandalyeye oturmamalısın diyecektim. | Open Subtitles | كنت ستعمل أقول ربما يجب أن لا يجلس في هذا الكرسي. |
bu sandalyede oturan insanlar genellikle yalan söyler. | Open Subtitles | معظم الناس الذين جلسوا في هذا الكرسي يكذبون |
Bir canavar olmadan bu sandalyede oturulmuyor. | Open Subtitles | لا تجلس في هذا الكرسي دون أن تكون ظالماً |
Ebediyen bu sandalyede olmayacağım. | Open Subtitles | لن أكون في هذا الكرسي إلى الأبد |
Abimin arabasını duvara çarptığım için bu sandalyede oturuyorum. | Open Subtitles | أنا وضعت نفسي في هذا الكرسي بصدم سيارة أخي "لكزس" الى الجدار |
Pekala bu kadarı yeter. bu sandalyede canını yakacağım. | Open Subtitles | حسناً, هذا يكفي سوف أذيك في هذا الكرسي. |
Buraya gelir ve bu sandalyeye oturur gitar çalar, bize şarkı söyler, okumayı, bildiği şeyleri bize öğretirdi.,herneyse. | Open Subtitles | لقد إعتاد على أن يأتي هنا ويجلس في هذا الكرسي ويعزف على القيثارة ويغني لنا أغنية ويعلمنا قليلاً كيف نقرأ |
bu sandalyeye mahkum olmanın bazen ne berbat olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنه سيء جداً في بعض الأحيان التواجد في هذا الكرسي. |
O koltukta olsaydım ben de öyle yapardım. | Open Subtitles | اذهب وانقذها فهذا ما كنت سأفعله لو كنت في هذا الكرسي |
O sandalyeye en son oturduğunda, beyin dalga modelinde farklılık görmüştüm. | Open Subtitles | أخر مره كنتي في هذا الكرسي رأيت شيئاً ما في نمط موجات دماغك |