Seni hep kucağımda oturtmak isterim ama kardeşlerinin yanında olmaz. | Open Subtitles | أعتقد أن هناك سبب آخر لهذا الأمر. كم أود أن أضمكَ الى صدري طوال الوقت،و لكنني لا أستطيع، ليس في وجود الآخرين هنا. |
Annem kanser olduğunda yanında sigara içmen gibi mi? | Open Subtitles | أجل، وكأنه لم يكن من السيء أن تدخن في وجود أمي حينما أُصيبت بالسرطان؟ |
Burada nasıldır bilmiyorum, ama bu tür bir davranışa, hele hele benim kızımın yanında müsaade edemem. | Open Subtitles | لاأعرفما يدورهنا ، لكن هذا النوع من السلوك غير مسموح به في بيتي و بالتأكيد ليس في وجود ابنتي |
Henry ve kutsal evlilik Paige katılmak, aile ve arkadaşlar varlığında. | Open Subtitles | للانضمام لهنري وبيج، في هذا الزواج المقدس في وجود الأسرة .والأصدقاء |
Diğer ucu ise daha esnektir ve sadece daha uzun dalga boylu, düşük frekanslı seslerin varlığında titreşir. | TED | أما عند الأخرى فهو أكثر مرونة، فيهتز فقط في وجود الأصوات منخفضة التردد ذات الطول الموجي الأطول. |
Tüm bu acı içindeki müşterilerin önünde bunu izlememelisin. | Open Subtitles | لا يمكنك مشاهدته هنا في وجود كل هؤلاء الزبائن التعساء |
Harry Potter meselesinde kanun açıkça belirtmektedir ki yaşamı tehdit eden durumlarda Mugglelar önünde sihir kullanılabilir. | Open Subtitles | في حالة هاري بوتر القانون واضح فالسحر يمكن أن يستعمل في وجود العامة في حالات تهديد الحياة. |
En büyük macera yanında paylaşacak birilerinin olmasıdır. | Open Subtitles | المغامرة الأكبر هي في وجود شخص ما يشاركها معك |
Ben asla başka bir kadınla konuşmam hele ki güzel Victoria Chase'in yanında bulunacak kadar şanslıyken. | Open Subtitles | أنا لن التحدث مع امرأة أخرى عندما كنت محظوظة بما فيه الكفاية ليكون في وجود جميلة فيكتوريا تشيس. |
Başkalarının yanında bana birinci adımla seslenme demiştim sana. | Open Subtitles | طلبت منك ألا تناديني باسمي الأول في وجود آخرين |
İzlemek için önemsiz bir satış federal silah satışı kayıtları yanında bir ton kağıt angaryası. | Open Subtitles | أنها عملية شراء صغيرة لكي يتتبعها أحد و في وجود الرقابة الأتحادية علي بيع الأسلحة فلا نضيف الكثير من كومة الأوراق |
Bazen insanlar İK yanında gerilirler de. | Open Subtitles | أحيانا يتوتر الناس في وجود الموارد البشرية. |
Amartya Sen, "Tahmin edin, kıtlıklar yiyecek varlığında gerçekleşir çünkü insanlar onu satın alacak durumda değildir." diyerek Nobel Ödülü'nü kazandı. | TED | "أماراتيا سن" ربح جائزة نوبل لأنه قال، "تحدث المجاعات حتى في وجود الطعام لأنه ببساطة ليس للناس قدرة على شراءه". |
Tanrının varlığında... bu bayramlık evde.. | Open Subtitles | في وجود الرب، في هذا البيت المحتفل.. |
Fenolftalein, patateslerin varlığında, pembeye döner. | Open Subtitles | -الفينول فيثالين يتحوّل لوردي في وجود البطاطس |
Ama hayır, aklımızda bir yerlerde sevdiğimiz diğer insana nasıl söyleyeceğimizi bilmediğimiz şeylere sahibiz çünkü aşkın hep bencil olmamakla geldiğini düşünürüz ve aslında arzu kesinlikle bir takın bencilliklerle gelir kelimenin tam anlamıyla: Bir başkasının varlığında, birine bağlı kalma yeteneği. | TED | لكن لا، في أذهاننا هناك مجموعة من الأشياء التي تجري ولا نعرفها دائما كيف نجلب الشخص الذي نحب، لأننا نعتقد أن الحب يأتي مع نكران الذات و في الحقيقة الرغبة تأتي مع مقدار معين من الأنانية في أفضل معنى الكلمة: القدرة على البقاء على تواصل مع الذات في وجود آخر. |
Bu departmanın izlediği politika, polis memurlarının kameralarının önünde tutuklama yapılırken kendi güvenliğini tehlikeye atmasını gerektirmiyor. | Open Subtitles | هذه سياسة هذا القسم عدم تعريض رجال الشرطة للخطر في وجود المراسلين الصحفيين |
bi mahkumun önünde hükümetin gizli meselelerinden bahsedemem. | Open Subtitles | لا أستطيع مُناقشة أعمال حكوميّة سرّية في وجود شخص مُدان. |
Bu konuyu bu adamların önünde tartışmak uygun mu Hazinedar? | Open Subtitles | هل تلك المحادثو يجب أن تحدث في وجود هؤلاء الرجل أيها الحاجب |
Bir beyefendi, bir hanımın önünde asla puro içmez. | Open Subtitles | السيّد النبيل لا يُدخّـن في وجود سيّدة |