"قصدتُ" - Traduction Arabe en Turc

• kastetmiştim
• gittim
• demek istedim
• kastettim
• kast
• ciddiydim
• istemiştim
• bahsediyordum
• kastettiğim

Ben yerel bir hayır işiyle uğraşmanı ya da suluboya resim yapmanı kastetmiştim.
قصدتُ إدارة إحدى الجمعيات الخيرية المحلية أو الرسم بالألوان المائية أو شئ ما

Acele etmek istemem ama içmek istiyorum dediğim zaman bugünü kastetmiştim.
اقصد انا لا اريد ان اتعجل لكن عندما قلت انني اريد ان اشرب قصدتُ اليوم

3. yarıda eczaneye gittim ve annen için bir kart aşırdım.
قصدتُ الصيدليّة خلال الحصّة الثالثة وسرقتُ بطاقة لها

Yani tamam, evine gittim ama kapıyı açmadı.
أعني، نعم، قصدتُ منزلها ولكنّها لم تفتح الباب

Doğru. Özür dilerim 30-40 dakika demek istedim.
ذلك صحيح, المعذرة لقد قصدتُ ثلاثون إلى أربعينَ دقيقة.

Sahnede yanımda bir kaltak istiyorum derken kendi kaltağımı kastettim.
عندما قُلت أني أرغب بأن تكون معي عاهرة على خشبة المسرح قصدتُ عاهرتي

Sana seni bokun altına gömeceğimi söylediğimde,hukuksal işleri kast ettiğimi mi düşünmüştün?
هل إعتقد بأنني عندما قلتُ بأنني سأدفنك بالقذارة، أنيّ قصدتُ عملاً قانونيًّا؟

Evet, sesli söyledim ve ciddiydim. Devam et.
أجل، قُلتها بصوت عالي و قصدتُ ذلك، أكمل

Umursadığımdan değil. Ümit eder gibi görünmek istemiştim.
لا لستُ مهتمّاً، قصدتُ أن أكون متأملاً..

Arkadaş olmak hakkında söylediklerimden bahsediyordum.
قصدتُ ما قلته بأن نبقى أصدقاء فحسب

Ben başka bir şey kastetmiştim.
لقد قصدتُ شيئاً مختلفاً تماماً

Hislerini kastetmiştim, nasıl hissettiğini.
هذا ليس ما قصدته... قصدتُ مشاعرك، حول ما شعرت به

Hayır, hayır, hayır. Affedersiniz. Yarını kastetmiştim.
كلّا، كلّا، المعذرة، قصدتُ يوم غدٍ.

Aslında sadece siyahileri kastetmiştim.
حقيقةً قصدتُ للتو السود

Henüz değil. Ama bir kliniğe gittim ve her şey iyi görünüyor.
إلا أنّي قصدتُ عيادة, وكلّ شيء يبدو بخير.

Sonra da polis merkezine gittim ihbarda bulunmak için.
بلى, وبعدها قصدتُ مركز الشرطة مُحاولة ملء استمارة شخص مفقود.

Üstüne yanlış kafeye gittim. Merkezde olana gitmişim.
قصدتُ المقهى الخطأ، قصدتُ المقهى الذي في المدينة

- Hayır! Kedi için zehirli demek istedim.
لقد قصدتُ أنّه مُسمّم بالنسبة إلى الهرّ.

"Hallet" derken korkut ve kaçır demek istedim.
وها قدّ أخذت بزمام الأمور حينما قلت "خذ بزمام الأمور" قصدتُ التخويف والتهديد

"50'lerdeki gibi etek boyu" dediğimde Flirty Marilyn gibi demek istedim.
عندما قلتُ "طرف ثوب من الخمسينيات" قصدتُ مثل (مارلين) العابثة

İçeri giren kişi bana zarar vermezse polise bir şey söylemeyeceğimi kastettim.
قصدتُ أني لن أقول شيئًا للشرطة لو تركني المقتحِم لوحدي

- kastettiğim bu değildi.
ذلك ليس ما قصدتُ