Etkilenmiş olmamız senin görevini yaptığın anlamına gelmez. | Open Subtitles | ولكن هذا لا يعني عدم قيامك بالبحث الافتراضي |
Zeka ne yaptığını nasıl yaptığın kadar etkilemez. | Open Subtitles | إن الذكاء لا يحدد ما تقوم به بكثرة على أساس كيفية قيامك به بشكل فعال |
Bunu neden yaptığını sana her soruşumda cevap vermeden aptalca lafı dolaştırıyorsun. | Open Subtitles | كلما سألتك عن سبب قيامك بهذا أحظى منك دوماً بعدم إجابة سخيفة. |
Ona pislik muamelesi yapıyorsun. Tanrım, bunu neden yaptığını merak ederdim. | Open Subtitles | رباه ، لطالما تسائلت عن سبب قيامك بذلك و من ثَمَّ أدركت أمراً |
Bunu yaptıktan sonra ne yaptığını hatırlıyorum mesela. | Open Subtitles | إنني أستطيع تذكر ما تفعله، عقب قيامك به، |
Bu da bana, onlardan biriyle ilişki yaşamanız için özellikle böyle bir mevcut seçimi yaptığınızı düşündürüyor. | Open Subtitles | مما يدفعني للتسائل بشأن قيامك باختيار الطلاب إرضاء لرغباتك وما يؤيد كلامي هو قيامك بعلاقة غير مناسبة مع إحداهن |
Hiçbir şey yapmadan nasıl keyif aldığını anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أنا أحاول أن أفهم كيف تستطيع الإستمتاع كثيراً عبر عدم قيامك بشيء. |
Bu işi yaparken tüm ekibi kapıda bırakıp kendi işini yapmak zordur. | TED | ومن الصعب جدًا أن تتخلى عن جميع عواطفك وتوجهاتك عند قيامك بهذا العمل. |
Bana bak yerden bitme. Yapman gereken şeyleri yaptığın için sana teşekkür etmeyeceğim. | Open Subtitles | اسمعني ايها الصغير ، لن أشكرك على قيامك بأشياء يفترض أن تفعلها |
Akıllı olduğun için ve doğru şeyi yaptığın için ödüllendiriliyorsun. | Open Subtitles | تكافأ على ذكاءك, و على قيامك بالشيء الصحيح |
Doğru bir şey yaptığın zaman seni övmeyi. | Open Subtitles | إلقاء خطابات المديح لدى قيامك بعمل على نحوٍ صائب. |
Yaptıklarında ziyade nasıI yaptığın üzerinde durdum. | Open Subtitles | ركزت زيادة على كيفية أداءك عوضاً عن كيفية قيامك بالأمر |
Jerry, Jerry, nasıl yaptığın önemli değil. | Open Subtitles | جيري, جيري, انا لا, انا لا اهتم بكيفية قيامك بالأمر. |
Bu kadar kısa sürede bu iyiliği yaptığın için minnettarım. | Open Subtitles | الذي لم تعلمني إياه القوات البحرية كان كيفية الاسترخاء أقدر لك قيامك بهذا المعروف بمثل هذا الوقت الضيق |
İnan bana, bunu neden yaptığını anlıyorum. Ama işimizi yapmamıza izin vermen gerek. | Open Subtitles | صدّقني، أعلم سبب قيامك بهذا، لكن دعنا نقوم بعملنا؟ |
Ne gördüğümü bilmiyorum. Ya da o şeyleri nasıl yaptığını. Neler oluyor? | Open Subtitles | لا أدري ما رأيته، ولا كيفية قيامك بهذا ما الخطب؟ |
London, New York, Avusturalya'da gösteri yaptıktan sonra. | Open Subtitles | ، بعد قيامك بعروض في لندن ، نيويورك . و أستراليا |
O huyum vardı ve annemle birlikte neden bana böyle bir şey yaptığınızı anlıyorum. | Open Subtitles | و كان لدي ذاك الإحساس و أتفهّم سبب قيامك أنت و أمي بقتلي |
Hareketlerin tahmin ediliyor. Hamleni daha yapmadan görmeme izin verme. | Open Subtitles | إن حركاتك قابلة للتوقّع، فلا تسمحي لي بتوقّعها قبل قيامك بها. |
Bunu yaparken unutma, hikaye seninle ilgili ve olanları nasıl fark ettiğinle. | Open Subtitles | وخلال قيامك بذلك ، تذكر كل هذا الشيء هو عنك أنت وكيف تسيطر على الأحداث التي تجري |
Gizlemen, anlama yeteneğine sahip olmadığımı varsaydığını gösterir... yani yaptın demiyorum... | Open Subtitles | بإخفاء الأمر عني تفترضين انني غير قادر على تفهم سبب قيامك بذلك ولا أقول إنك فعلت ذلك أتحدث فرضاً فحسب |