| Bu paranın küçük bir miktarı. ...bu projeyi ayakta tutmaya yeterli olacaktır. | Open Subtitles | كمية صغيرة من هذا المال تكون كافيه لإبقاء المشروع واقفا على قدميه |
| Savcılığın suçlama için elinde yeterli kanıt olduğunu kabul edeceksin, ama dışarı çıkabileceksin. | Open Subtitles | تَعترفين لجهة الادعاء بأن لديهم أدله كافيه لــ الإدانة لَكنّ تخرجين من السجن |
| Ortalık yeterince karışırsa, Miller'la benim içeri girme şansımız olur. | Open Subtitles | واذا حدثت فوضى كافيه ستكون لدى انا وميلر فرصه للاقتحام |
| -Eğer yeterince soğuk ve derindeyse, cesedin komple çürümesi bir yıl sürer. | Open Subtitles | الجسد يأخذ سنه لكي يحلل مده طويله جدا إنه بارد بدرجه كافيه |
| Caveh, gerçekten kendimi iyi hissetmiyorum. | Open Subtitles | كافيه , انا فعلا اشعر باني لست على مايرام |
| Dedektif Gates hediye kahvaltı kazandığınıza dair bildiri var elimizde, Kingsgate'teki Sunflower Kafe'den. | Open Subtitles | محقق تلقينا ادعاء أنت استقبلت دعوة على إفطار مجاني في كافيه وسط المدينة |
| Cafe de Flore'de bir kadın tarafından kalp sökücüyle. | Open Subtitles | بداخل كافيه دو فلور. اغتالته امرأة بسلاح نازع للقلب. |
| Donanma seni neden hala kaptan yapmadı, anlamıyorum. yeteri kadar tecrüben var. | Open Subtitles | لا أرى لماذا لا يتحركون بوعى لقد تولى منصبا كبيرا لفتره كافيه |
| Bu süre Paris'i ziyaret etmek için yeter de artar. | Open Subtitles | ثلاثة أسابيع ؟ إنها مدة كافيه جدا ً لزيارة باريس |
| Bir yerlerde meyhane açmak için 20 gümüş yeterli olacaktır. | Open Subtitles | عشـرون فضـية ستكون كافيه لـِ فتح حانة فى اى مكان |
| Ama, dürüst olmak yeterli değil gene bir yargıcı ya da bir başkasını öldürebilirsin, yasa bunun neresinde. | Open Subtitles | لكنها ليست كافيه لتكون مُحْتَرم حيث أنت يَجِبُ أَنْ تَقْتلَ الرجالَ ولكن أَيّ رجال ستقتل ، إنّ الكلمةَ هي القانونُ. |
| Suçlama için dosya yeterli, ama polisi mahkum etmek için jüriye yetmez. | Open Subtitles | هناك حجه مقنعه للإتهام لكنها ليست كافيه للمحلفين ليدينوا البوليس |
| Muhtemel bütün sahilleri koruyacak yeterli birliğe sahip değillerdi. | Open Subtitles | لم تكن لديهم قوات كافيه لتغطية كل الشواطئ الممكنه |
| Onlara, yeterli sayıda kuvvet olursa önemli ölçüde bir zayiat vermeksizin nelerin başarılabileceğini göstermeye çalışıyordum. | Open Subtitles | حسناً، كنت أحاول أن أوضح ما يمكن تحقيقه بوجود قوه كافيه وأنه يمكن تحقيقه بدون خسائر جسيمه لنا |
| Ailenin zihninde cinayetle alakanız yeterince uzak olana dek beklediniz. | Open Subtitles | انتظرت مده كافيه حتى تبعد الشبهه عنك فى عيون العائله |
| Bütün tembel kahrolası liberalleri desteklemek için yeterince vergi ödüyorum. | Open Subtitles | انا ادفع ضرائب كافيه لكي أدعم أولئك الليبراليين الكسالى الملاعين. |
| Şunu unutma, eğer yeterince sabır gösterirsen... bu dünyada başına iyi şeyler gelebiliyor. | Open Subtitles | إذا صمدت هناك لفترة كافيه فقد تحدث لك أمور جيدة |
| - Merhaba, ben Caveh - Merhaba, ben de Christa. | Open Subtitles | مرحبا , اسمي كافيه - مرحبا , انا كريستا - |
| Vegas Ground Kafe'de bir çatışma olmuş. | Open Subtitles | في كافيه على أرض فيغاس بين الشارع الرئيسي و الثامن |
| Suyun kenarındaki Miami Beach Cafe'nin numarası 1028 değil mi? | Open Subtitles | كافيه " ميامي بيتش " والذي هو على المياه عنوانه " تشارهاوس " 1028 " أليس كذلك ؟ |
| İşler ağırlaşmasa bile insanların işlemlerini yeteri kadar hızlı yapamıyoruz. | Open Subtitles | حتى وان كانت بطيئه نحن لا نعطي التأشيرات بسرعه كافيه |
| Bahse girerim, o hazineler prensesini bile etkilemeye yeter. | Open Subtitles | كنوز كافيه للتأثير حتى على أميرتك أراهن على ذلك |
| Vakit kaybı. Hepsine yetecek kadar arazi yok. | Open Subtitles | أنهم يضيعون وقتهم لا يوجد أرض كافيه لهم جميعا |
| Bize neden düşman kesildiğini bulana dek, Zoe ve ben Café Diem'de olacağız. | Open Subtitles | زوي و أنا سوف نذهب الى كافيه ديم حتى يكتشف لماذا أنقلبت علينا |
| Ama sanırım Paul'le geçirdiğim birkaç yıl bana yetti. | Open Subtitles | لكن اعتقد انت تلك السنين مع بول كانت كافيه |
| yetersiz kuvvetlerle Birlesik Devletler'i istilaya kalkıştın. | Open Subtitles | الذي قام بحسابات سيئه وخطيره لغزو الولايات المتحده بقوات سيئه وغير كافيه |
| Haftaiçi saatler işe yetmiyor, değil mi? | Open Subtitles | ليس هناك ساعات كافيه بالاسبوع اليس كذلك ؟ |
| Evet onunla bir kafede buluştuğunuzu ve çok üzgün olduğunuzu söyledi. | Open Subtitles | أجل لقد قالت أنكِ قابلتها على كافيه وأنكِ كنتِ مستائة منها |