fakat o saniyelerde seni çok fazla düşündüm. Her gün. | Open Subtitles | ولكنني كنت أفكر بكِ كثيراً في تلك اللحظات, كل يوم |
çok fazla hoşuma gitmiyor, belki de bu yüzdendir. | Open Subtitles | أنا لا أَحبها كثيراً في الواقع ربما يكون لهذا السبب |
Açıkçası insan beyninin tadının neye benzediği üzerine pek kafa yormadım. | Open Subtitles | لا أفكّر كثيراً في الحقيقة في كيف سيكون مذاق الدماغ البشري. |
Başka yerlerde olduğu zaman hiç bu kadar kafa yormamıştım. | Open Subtitles | أنا.. لم أفكر كثيراً في الأمر عندما يحدث بمكانِ آخر |
Son zamanlarda çok şey dinledim ve izne çıkmaya karar verdim. | Open Subtitles | رجاءا إنني استمع كثيراً في الايام الأخيرة |
Değil mi? Los Angeles'da çok yürümek istemezsiniz, alın size şehrin içinde dışarıda çok yürüyeceğiniz bir mekan. | TED | صحيح؟ فأنت لا تميل للسير كثيراً في لوس أنجلوس، حسناً، ها هو المكان حيث ستسير كثيراً، من خارج هذه المدينة. |
Geçtiğimiz birkaç haftadır bağlantı kurduğum insan ticareti mağduru kız hakkında çok şey düşünüyordum. | TED | كنت أفكر كثيراً في الأسابيع الماضية في الفتاة ضحية الاتجار التي تواصلت معها. |
Bu meslekte sık sık olur bunlar, alışın! | Open Subtitles | هذا يحدث كثيراً في عملنا اعتادوا علي ذلك |
Evet. Kolayca şoke olamayacak kadar çok şey gördüm. | Open Subtitles | نعم، رأيت كثيراً في حياتي فلا اصطدم بسهولة |
Tamamdır. Evet, yakalarımı çok fazla kolalamam, öyle değil mi? | Open Subtitles | انا لا آخذ وقتي في التفتيش كثيراً في ياقاتي |
Casinoda çok fazla zaman harcıyorsun ve ben sende bir problem olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أنتي تمضين وقتاً كثيراً في الكازينو وأعتقد أن لديّك مشكلة |
Oh, özür dilerim. Casinoda çok fazla vakit harcadım. | Open Subtitles | آسفة ، كنت أقضي وقتاً كثيراً في الكازينو |
İlk başta onu annesine pek benzetememiştim bana kim olduğunu söyleyene kadar. | Open Subtitles | لم ارى انها تشبه والدتها كثيراً في البداية حتى اخبرتني من كانت |
Ve şu an benden pek hoşlanıyor sayılmazlar, anlıyor musun? | Open Subtitles | وهما لا يحبانني كثيراً في الوقت الحالي، أتفهمين ما أقصده؟ |
Savcıların, hüküm verdikten sonra bize ne olduğuna dair pek düşünmedikleri açıktı. | TED | كان من الواضح أن هؤلاء المدّعين لم يفكروا كثيراً في ما يحدث لنا بعد فوزهم بالإدانة. |
Sence neden bu mayonez hikayesini bu kadar çok anlatıyorsun? | Open Subtitles | لماذا تحكي قصة المايونيز كثيراً في رأيك؟ |
Eğer geçmişe bu kadar saplanıp kalırsan, gelecekteki görevini unutabilirsin. | Open Subtitles | إذا تعمقت كثيراً في الماضي قد تنسى مهمتك في الوقت الحاضر |
Son zamanlarda çok dinleyedurduğum bir şey, ancak ne yazık ki başından sonuna tam bir kayıt değil. | Open Subtitles | إنه شيء استمعت إليه كثيراً في الآونة الأخيرة على الرغم من انه ليس تسجيلا كاملا تماما لسوء الحظ |
Evet, şey, bunu son zamanlarda çok yapmaya başladı. | Open Subtitles | نعم ، حسنا، لقد كانت تفعل هذا كثيراً في الآونة الأخيرة |
Bu, Amerika'da epey haber oldu, bazı insanları da çok kızdırdı. | TED | لقد انتشر صدى هذا الحدث كثيراً في امريكاً .. وقد اعترض كثيرون عليه ايضاً |
Bu sebepten ötürü burada yaşadığım süre boyunca sık sık balıklarla konuşuyorum. | Open Subtitles | آه ، لهذا السبب ، بينما أعيش هنا ، أتحدث كثيراً في الأسماك التي تمر |