"كثيرُ" - Traduction Arabe en Turc

• fazla
• çok
• daha

Niles, onları daha fazla oyalayamam.
إستمعْ، أنا لا أَستطيعُ تَأجيلهم أطولُ كثيرُ.

Ve bilirsiniz işte, ucuzdu. Benim de fazla param yoktu.
، وأنت تَعْرفُ، هو كَانَ رخيصَ، وأنا ما كَانَ عِنْدي مالُ كثيرُ.

Çünkü samimi olarak, daha fazla teklif etmeyecem.
لأن بصراحة، أنا ما عِنْدَهُ كثيرُ للعَرْض.

Bana çok benziyor ama bağışlayıcı doğallıktan ve adalet duygusundan mahrum.
هو كثيرُ مثل نفسي، لكن يَتغيّبُ ي الطبيعة الرحيمة وإحساس الإنصافِ.

İnan bana, diğer işinde çok daha iyi.
إعتقدْني، هو كثيرُ حَسّنْ أوضاع في شغلِه الآخرِ.

En düşük seviyesine kadar engelledim fakat daha fazla dayamıyorum.
إحتويتُه إلى المستويات الأدنى، لَكنِّي لا أَستطيعُ إحتِجازه أطولُ كثيرُ هناك

Beni dinle, ikimizin de fazla zamanı kalmadı sanırım.
إستمع إلى لأنى لا أعتقد أيضاً أن أحدنا لَديهُ وقتُ كثيرُ للرحيل

Benim de fazla zamanım kalmadı.
أَعْرفُ بأنّني ما عِنْدي وقتُ كثيرُ.

Eh, fazla vaktimiz yok.
نعم، نحن ما عِنْدَناش وقتُ كثيرُ.

68 yaşındayım. fazla zamanım kalmadı.
l'm بعمر 68 سنةً. l ما عِنْدَهُ وقتُ كثيرُ.

Lütfen, çok fazla zamanını almaz.
رجاءً، أنا ما عِنْدي وقتُ كثيرُ تَركَ.

Bakın, fazla zamanım yok.
النظرة، أنا ما عِنْدي وقتُ كثيرُ.

Bu günlerde yapacak fazla işim yok.
أنا ما عِنْديش عملُ كثيرُ هذه أيامِ.

fazla zamanı kalmamış.
هو ما عِنْدَهُ وقتُ كثيرُ تَركَ.

Ama bu kitap strateji konusunda çok daha iyi.
لكن هذا الكتابِ كثيرُ حَسّنْ أوضاع حول الإستراتيجيةِ.

Doktorlar çok zamanı kalmadığını düşünüyor.
الأطباء يَعتقدونَ ذلك هو ما عِنْدَهُ وقتُ كثيرُ.

çok vaktim yok.
حَسناً، أنا ما عِنْدي وقتُ كثيرُ.

Kızım olsa çok aceleci olduğumu, ve fazla konuştuğumu söylerdi.
و كما كانت ابنتي لتقولَ لي بكل اختصار "زخمُ كثيرُ من القول"

Bu kabul etmek için çok zor, anlıyorum.
أعـلم أنه كثيرُ عليك لتتقبلــٌـه