"كليتون" - Traduction Arabe en Turc

• Clayton
• Clinton

Seni yeniden görmek ve Clayton'un burada olması çok güzel.
منَ الجيد رُؤيتُكِ و من الجيد أن يكون كليتون معنا

Bay Clayton bilmenizi isterim ki kendimi hep yetersiz olarak gördüm.
سيد كليتون أريدك أن تعرف أنني دائماً شعرت أني غير كاف

Bana bir deste ayarla - Üçler ve dokuzlardan. Clayton'ın hesabını kapatacağım.
أريد مجموعة أوراق مغشوشة ثلاثات وتسعات , وسأدخلها بلعبة كليتون

Hill'deki gibi, Said'deki gibi, Clayton Hughes'daki gibi.
كما فعَلتَ معَ هيل. و معَ سعيد و حتى معَ كليتون هيوز.

Ama Clinton eğer bu süveter türü şeye 30 papel ödeseydim ben öldürürdü.
ولكن كليتون قد يقتلني إذا أنفقت 30 دولاراً. على أدوات التجميل.

Clayton'u bırakıyordum, Leo'ya da bir merhaba demek istedim.
أنا فقط أُوصلُ كليتون و أردتُ أن اُسَلِّم على ليو

Daha bu sabah karına "Bu kapıdan bir daha asla geçeceğimi tahmin etmezdim" dedim... ama Clayton hiç bu kadar mutlu olmamıştı.
تعلَم، لقد أخبرتُ زوجتُكَ هذا الصباح أني لا أعتقِد أني سأدخلُ مِن هذا الباب لكن كليتون سَعيد جِداً

Leo, neler olduğu hakkında Clayton ile konuştun.
ليو، لقد تَحدَّثتَ معَ كليتون عَما جَرى ذلكَ اليوم

Clayton'la oturup işleri düzeltmelisin.
أعتقدُ أنهُ عليكَ أن تجلسَ معَ كليتون و تَستوضِح الأمر

Clayton'ın babasıyla beraber Oz'da çaylaktık.
أنا و والِد كليتون كُنّا مُبتَدِئين في سجنِ اوز

En seçkin olanı ise efsanevi editör, Clayton Harding'in ev sahipliğinde yapılan "Sharps" dergisinin partisiydi.
هذه إحدى أكثر الحفلات حصرية حفلة مجلة شارب الذي يستضيفها الناشر الأسطوري كليتون هاردي

Clayton Harding'in çok yakın bir arkadaşım olduğundan haberin var mı? - Bundan bana ne?
هل تدرك أن كليتون هاردين هو صديق شخصي لي

Bu etkileyici hikâyeyi paylaşmak üzere Bay Lance Clayton'ı huzurlarınıza davet ediyorum.
ها هو ليشاركنا قصته القوية السيد لانس كليتون

Şimdi de bu onuru onun namına kabul etmesi için babasını kürsüye çağırıyorum. Bay Lance Clayton.
والآن يقبل هذا التكريم نيابة عنه أقدم لكم أبوه، لانس كليتون

Kongre Üyesi Clayton ile konuşabilir miyim, lütfen?
هل يمكننى التحدث الى السيناتور كليتون . من فضلك ؟

Clayton'ın güvenli yerini tekrar düşünmeliyiz.
نحتاج لأن نضع اقتراح كليتون بعين الاعتبار

Matt'le Ben'i Teğmen Clayton'la göndermeye karar verdim.
قررت أن أرسل مات و بِن مع الملازم كليتون

Benim için yeterli bir bahane değil. Clayton çocukları Westminster'e götüreceğini söylemişti.
كليتون قال أنه سيأخذ الأولاد إلى وستمينيستر

Clayton, Russell'ların gitmesine izin verdiğinde ben de oradaydım.
كنت هناك عندما ترك كليتون عائلة الرسلز يهربون

O benim bunu bildiğimi bilmiyor, fakat Clinton bunu bir kere ağzından kaçırdı.
إنه لا يعرف أني أعرف ولكن كليتون اه هفواته.

Eniştem Clinton'ın şartlı tahliye gereği kaldığı geçici yurt görevlisinden bir telefon geldi.
اتصال جاء من مديرة استقبال في دار تسريح حيث أخي الغير شقيق " كليتون " مكلف بتسريحه المشروط