Burada yediğin herşey.... 500 metre çapındaki bu araziden geliyor. | Open Subtitles | كل شيءٍ تأكله هنا، يأتي من على بعد ٥٠٠ قدم. |
Birlikte takılır ve herşey iyiymiş gibi davranırız... yani,bilirsin,arkadaşlarımız için. | Open Subtitles | أن نقضي الوقت معاً متظاهرين بأن كل شيءٍ على مايرام كما تعلمين .. كرمى لأصدقائنا |
Onun yaptığı işin yüceliğinden etrafındaki herkes ve her şey ona itaat eder. | Open Subtitles | وفقاً لأعمال صاحب القدرة، حيث أنه قادر على إخضاع كل شيءٍ إلى نفسه. |
Hepsi yapıldı, tüm güzergahlar, kat planları,... yer altı girişleri, acil asansörler, güvenlik hepsini halletmiş. | Open Subtitles | كل شيءٍ مُعَد، لدينا مخطط الرحلة، المخططات الهندسية الدخول السري، المصاعد السريعة وانظروا، لديهم حتى شيكات لموظفي الأمن |
Ama bazen düşünüyorum da nasıl birkaç kişi gerçekten her şeye karar veriyor. | Open Subtitles | لكنأحياناُ.. أحياناًأفكركيف.. عدد قليل من الناس على هذه الأرض يققرون كل شيءٍ حقاً. |
Tanrı denizcileri görünce zevke gelir... çünkü biz gördüğümüz her şeyi öldürürüz! | Open Subtitles | إن الله يبارك قوات سلاح البحرية لأننا نقتل كل شيءٍ نراه أمامنا |
Ve evet öyleler. Herşeyi değiştirmek istiyorlar. Tüm değişimlerin bir ilerleme olduğunu düşünüyorlar. | TED | وهم كذلك, يريدون تغير كل شيءٍ. يعتقدون ان كل تغيير هو تقدم. |
Diğerleri tamamladılar bile, ve bende her şeyin yolunda olduğundan emin olmak istiyorum. | Open Subtitles | الاَخرون جميعهم انتهوا بالفعل وأردت أن أتأكد أن كل شيءٍ على ما يرام |
herşey plana göre gidiyordu... Birşeyler ters gitti. | Open Subtitles | كل شيءٍ كان يسير وفق الخطة لكن أمراً لم يكن بالحسبان حدث |
Ama herşey 7 Aralık günü değişti. | Open Subtitles | لكن لاحقاً كل شيءٍ تغير.. في السابع من ديسمبر. |
Ve tekrar, herşey birbirinden bağımsız, ve Quentinin yapmak zorunda olduğu şey inşa etmek istediği tasarımın kopyasını elde etmektir. | TED | ومرةً أخرى كل شيءٍ ذاتي التحكم ، وكل ما على "كوينتين " عمله أن يُعطيهم المُخطط للتصميم الذي يريدهم أن يبنوه. |
herşey yolunda görünüyor, değil mi? | Open Subtitles | كل شيءٍ يبدو على مايرام، أليس كذلك؟ |
Çoğu zaman düşünmesek de, her şey aslında birbirine bağlıdır ve bağlantılarımızı yeniden sağlıklı kılmamız lazım. | TED | إننا لا نفكر بالأمر كثيراً، ولكن كل شيءٍ متصل، ونحن بحاجةٍ لإعادة اتصالاتنا إلى حالتها الصحيّة. |
İnsanların yolları acılarla sarılı ve her şey insanlar yerine para ve obje merkezli. | TED | فطرقات الناس مليئةٌ بالجروح لأن كل شيءٍ أصبح يدور حول المال والأشياء بدلاً من الناس. |
Bunlarla daima başa çıkmaya çalışıyorum. Benim için her şey zihinseldir. | TED | سيرينا: حسناً، أنا أحاول تحدّي الصعاب، لذا بالنسبة لي كل شيءٍ عقليّ. |
Memur bey, size söylediklerimin Hepsi gerçek. | Open Subtitles | أيها الضابط كل شيءٍ أخبرتك به سابقاً صحيح |
Eve geldiğimde Hepsi buradaydı. | Open Subtitles | لقد كان كل شيءٍ مُعدًّا عندما وصلت للمنزل. |
Hayal ettiği her şeye kavuştuğu için hiç korkmadığını söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت أن ذلكَ هو السبب لكونها ليست خائفةً لأنها حصلت على كل شيءٍ حلمت بهِ قط |
"Benim için yaptığın her şeye minnettarım, | Open Subtitles | أنا أقدر كل شيءٍ فعلتهُ من أجلي |
Büyükbabalarıyla yaşıyorlar, bana nefret hakkında bildiğim her şeyi öğreten adamla. | Open Subtitles | يعيشان مع جدهما. الرجل الذي علمني كل شيءٍ أعرفه عن الكراهية. |
Neyi riske attığınızı düşünün, efendim. her şeyi, kurduğunuz her şeyi. | Open Subtitles | فكر بشأن ما تخاطر به، سيدي كل شيء، كل شيءٍ بنيته |
Biz Herşeyi erteleyene kadar böyle birşeyi yoktu. | Open Subtitles | ليس عنده ذلك وسوف نقوم بإلغاء كل شيءٍ آخر |
her şeyin farkında olan özenti bebe sürekli espri yapıyor. | Open Subtitles | ساخرٌ جداً، يعرفُ طبيعة نفسه إنه يجعل كل شيءٍ نكتة |