tek istediği bana sakso çekmek ve ağzına boşalmamı sağlamaktı. | Open Subtitles | كل ما أراده هو مص قضيبي وأن أقذف داخل فمه |
Bakın, Brian'ın tek istediği bize gösterdiği saygıyı görmekti. | Open Subtitles | انظروا .. كل ما أراده براين منا هو نفس الاحترام الذي يكنه لنا |
tek istediği para olsaydı, ikimizi de öldürürdü. | Open Subtitles | لو أن كل ما أراده المال,لكان كلينا ميتين |
Sanırım istediği her şeyi mahvetmekti. | Open Subtitles | هذا كل ما أراده كما أعتقد أن يضاجعني ققط |
Dinle, bakanın tek istediği şey davamızda gelişme olmasıydı. | Open Subtitles | انظري ، كل ما أراده الوزير هو مستجدّات عن قضيتنا |
İstediği tek şey, halkının sömürgeden kurtulması, tıpkı 1940'lardaki Mahatma Gandhi gibi. | TED | كل ما أراده هو أن يكون شعبه حرًا من المستعمرة مثل المهاتما غاندي في أربعينيات القرن العشرين. |
Nasıl olur... tek istediği Çukur'da olmaktı. | Open Subtitles | و لكن هذا هو كل ما أراده يريد أن يكون في هذا |
Hayattan tek istediği iyi bir sevgili ve güzel bir kamyonet. | Open Subtitles | "كل ما أراده في الحياة هو فتاة طيّبة و شاحنة رائعة." |
tek istediği son bir öpücüktü Claire. | Open Subtitles | كل ما أراده كان قبلة واحدة أخيرة .. كلير |
Onun tek istediği sonsuz yaşamın sırrıydı. | Open Subtitles | كل ما أراده هو أسرار الحياة الأبدية بأي ثمن |
Her zaman tek istediği kulübün bir üyesi olmaktı. | Open Subtitles | كل ما أراده يومًا هو أن يصبح عضوًا في النادي |
Ama sanırım, oğlumun tek istediği kızınızın doğum günü partisine davet edilmekti. | Open Subtitles | ولكنني أظن أن كل ما أراده ابني كان دعوة لحفلة عيد ميلاد ابنتك |
Eğer tek istediği şey, davamızda gelişme olmasıysa senden partnerini gözetlemeni istemek zorunda değildi. | Open Subtitles | ، إذا كان كل ما أراده هو مستجدات قضيتنا لم يكن لـ يطلب منك أن تجسس على شريكتك |
tek istediği, seni işe koyabilsin diye bir an evvel yürümeyi öğrenmendi. | Open Subtitles | كل ما أراده أن يفعل أن يتعلم السير حتى يبدأ العمل |
tek istediği sürprizi ortaya çıkarmak için seni arabaya yeterince yaklaştırmaktı. | Open Subtitles | كل ما أراده هو أن يجعلك تقترب بصورة كاملة من السارة حتى يستطيع مفاجأتك |
Yani beni yanlış anlama, tüm o sevgisi, taşakları ve horozuyla çok iyi bir çocuktu ama o çocuk bir rock yıldızına dönüştü ve o rock yıldızı istediği her şeyi fazlasıyla aldı. | Open Subtitles | أقصد, لا تسئ فهمي لقد كان فتىً طيباً حقاً, مليء بالمشاعر و الرجولة و الروعة ثم تحول ذلك الفتى إلى نجم روك, ونجم الروك نال كل ما أراده و أكثر |
Yaptığın o anlaşma babama istediği her şeyi veriyor. | Open Subtitles | ذلك الاتفاق الذي عقدته، كان كل ما أراده أبانا ... أتفهم هذا؟ |
Şansıma adamın karşılığında istediği tek şey ufak bir öpücüktü. | Open Subtitles | من حظي, أن كل ما أراده .. الرجل . هو بعض التقبيل |
Hunt'ın Tüm istediği saldırılarımızı bize karşı kullanmak. | Open Subtitles | كل ما أراده (هانت), هو أن يمنعنا من وضع هذه الصواعق |