Fakat hiçbirşey gözüktüğü gibi değil. Kimse söylediği kişi değil. | Open Subtitles | لكن لا شيء كما يبدو عليه، لا أحد كما يدّعي. |
Size yalan söylüyordu. söylediği kişi değil. | Open Subtitles | لقد كان يكذب عليك إنه ليس كما يدّعي |
Leo olduğunu söylediği kişi değil. | Open Subtitles | إنَّ "ليو" ليس اسمه وشخصيته كما يدّعي |
Ellerindeki kan, ona yardım ederken bulaşmış olabilir iddia ettiği gibi. | Open Subtitles | -يمكن أن يكون الدم على يديه قد نتج عن محاولة مساعدته لها كما يدّعي |
O zaman bu, savunmanın iddia ettiği gibi bir kazaysa ve Bay Cox su sesini duyduğu gibi limana koştuysa karısını kurtarmak için en az yedi dakikası olurdu yani? | Open Subtitles | إذاً لو حدث الأمر بالخطأ كما يدّعي الدفاع ومستر (كوكس) قام بالركض الى ذاك المرفأ فور سماعه السقوط في الماء كان سيحظى على الأقل بـ سبع دقائق لينقذ زوجته؟ |
Ben sadece Horton'un söylediği kişi olmayabileceğini düşündüm. | Open Subtitles | أنا فقط، أنا فقط أظن أنه ربّما هورتن) ليس كما يدّعي) |
Earl Mayfield'ın telefonunda Renko'nun söylediği kişi olmadığı yazan bir mesaj vardı. | Open Subtitles | كان هناك رسالة نصية على هاتف (إيرل مايفيلد) توحي بأنّ (رينكو) ليس كما يدّعي. |
Biz Sean'nın söylediği kişi olmadığını söylemiyoruz. | Open Subtitles | نحن نعتقد أنّ (شون) ليس كما يدّعي. |