Ama arabanızın olmadığı bir toplumda yaşayacak kadar Şanslıysanız tek seçeneğiniz toplu taşımadır. | TED | ولو كنتم محظوظين بما فيه الكفاية للعيش في مجتمعٍ حيث لا تملكون سيارة، فالخيار الوحيد هو وسائل النقل العام. |
Eğer Şanslıysanız bazı küçük anları hatırlayacaksınız. | Open Subtitles | و إذا كنتم محظوظين ستتذكرون اللحظات الصغيرة |
Şanslıysanız, bir gün o çerçevede düşmanınız belirecek. | Open Subtitles | إذا كنتم محظوظين في تلك النافذة يوماً ما ستقومون بتحديد العدو |
O zaman 20 yıldır şanslıymışsınız Eli ve artık şansınız döndü. | Open Subtitles | حسناً، لقد كنتم محظوظين لـ20 سنة يا (ايلي)، وحظكم قد نفذ |
İkiniz de çok ama çok şanslıymışsınız. | Open Subtitles | كلاكما كنتم محظوظين |
Bir şehit olarak ölecek kadar Şanslıysanız, Cennete gidersiniz. | Open Subtitles | وإن كنتم محظوظين كفايةً، فستموتون شهداء وتدخلون الجنّة |
Eğer Şanslıysanız Boyalı Bayan bu gece sizi ziyaret eder ve arkadaşınızı iyileştirir. | Open Subtitles | ربما إذا كنتم محظوظين السيده المرسومه ستزوركم بالليل و تعالج صديقكم |
Eğer Şanslıysanız, köpekbalıklarına yem olmadan boğulursunuz. | Open Subtitles | اذا كنتم محظوظين فستغرقون قبل أن تأكلكم أسماك القرش |
Ve Şanslıysanız , içinizden biri hayattta kalabilir . | Open Subtitles | و إن كنتم محظوظين كفاية قد يتمكن أحدكم من الخروج حياً |
Bir sonraki sefer okyanus üzerinde uçacak veya okyanusta yelkenle gidecek kadar Şanslıysanız, sadece düşünün -- aşağıda daha önce kimsenin görmediği devasa deniz dağları ve güzel mercanlar var. | TED | إذا كنتم محظوظين كفاية للسفر فوق المحيط في المرة القادمة أو الإبحار فوقه، تأملوا فقط -- هناك جبال بحرية عملاقة بالأسفل لم ترها عين من قبل، و هناك مرجانات جميلة. |
Eğer Şanslıysanız bir yada ikiniz bu takıma girebilirsiniz. | Open Subtitles | إذا كنتم محظوظين , واحد منكم ...... ربما إثنين منكم سينضمون لهذا الفريق |
- Hayır, sadece şanslıymışsınız o kadar! | Open Subtitles | -كلاّ، كنتم محظوظين هذا ما في الأمر ! |
şanslıymışsınız. | Open Subtitles | كنتم محظوظين |