Ben de sen ve kardeşlerin için tereyağlı kurabiye yaptım. | Open Subtitles | وتخمين الذي؟ جَعلتُ دفعة إضافية مِنْ كوكيز الزبدِ لَك وإخوتكَ. |
O zaman gerçekten şahane bir kurabiye olsa iyi olur. | Open Subtitles | أجل ، من الأفضل أن يكون كوكيز من عالم أخر |
Bu adamlar uzun zamandır ne kurabiye ne "Küçük Kunduz" görüyor. | Open Subtitles | هولاء الرجال لم يروا كوكيز أو بيفر صفير من فترة طويلة |
Merhaba. Ben 638. birliktenim ve Scout kızları kurabiyeleri satıyorum. | Open Subtitles | مرحبا,أنا من قوات 638 وأبيع غيرل سكوت كوكيز |
Bilirsin işte, kurabiyeler, top kekler, turtalar, ekmekler falan. | Open Subtitles | كما تعلم، كوكيز ، كب كيك، فطيرة ، الخبز |
Sana her ay kurabiye göndereceğim-- fıstık ezmeliydi, değil mi? | Open Subtitles | سأرسل لك كوكيز كل شهر ، زبدة الفول السوداني ، صحيح؟ |
Eğer bu konuda iyiysen, neden tüm birleşik devletlere yetecek kadar yerfıstıklı kurabiye yapıyorsun? | Open Subtitles | إذا كنتِ جيدة في ذلك لماذا تطبخين ما يكفي من كوكيز زبدة الفول السوداني لإطعام جيش مهيب من الجمهوريين ؟ |
Düşündüm de, belki damla çikolatalı kurabiye istersin. | Open Subtitles | اعتقدتُ بأنك قد ترغبين ببعض كوكيز الشوكولاته |
Sen bilmezsin ama her 9-12 yaş arası kurabiye satıcısı çocuk, yedinci sınıftaki erkek arkadaşımı üvey kız kardeşimle yiyişirken yakaladıktan sonra gizlice takip ettiğim gibi gizlice takip edecek seni. | Open Subtitles | قبل أن تعلمين كل بائع كوكيز سوف يطاردك مثلما طاردتُ حبيبي في الصف السابع |
Hem bu emlakçı kadın her zaman yeni pişmiş kurabiye ikram ediyor. | Open Subtitles | دائما لديها كوكيز طازج فكرة رائعة، إدجر. |
Bak, her cuma beleş kurabiye veriyoruz. | Open Subtitles | مهلا ، استمع، هناك كوكيز مجاني كل يوم جمعة |
Sizin de bunu kurabiye dolu getirmeniz gerekliydi. | Open Subtitles | أنت كان يَجِبُ أنْ تُعيدَه كامل كوكيز. |
Ah kurabiye. Teşekkürler. | Open Subtitles | أوه، كوكيز شكرا لك تبدوا رائعة |
Çocukların Noel Baba'ya bırakmaları için kurabiye. | Open Subtitles | ونحن كوكيز صنعِ gotta للأطفالِ لتَرْك Santa. |
Şuna bak sana Batman kurabiye Kavanozu aldım. | Open Subtitles | أنظر جلبت لك علبة كوكيز باتمان |
Maw Maw, bunlar kurabiye değil. İçi küçük taşlarla dolu çamur parçaları. Alsın işte hırsını. | Open Subtitles | هذه ليس كوكيز بل أوساخ مع حجر عليها. |
Ally'ye sipariş ettiğim kız izci kurabiyeleri daha gelmedi mi? | Open Subtitles | يا. تلك كوكيز فتاةِ الكشافة طَلبتُ مِنْ ألي تَجيءُ في لحد الآن؟ |
Şey Steven'ın fındık ezmeli çikolatalı kurabiyeleri sevdiğini biliyorum. | Open Subtitles | حَسناً، أنا أَعْرفُ ستيفن يَحبُّ فستقاً كوكيز رقاقةِ زبدِ الشوكولاتيةِ. لذا أَذْهبُ إشترِ أولئك؟ |
Taze çikolatalı yonca şeklindeki kurabiyeler. | Open Subtitles | رقائق كوكيز طازجة بالشكولاتة |
Boş bir çerez alıyoruz ve müşterinin beynine ameliyatla yerleştiriyoruz. | Open Subtitles | نأخد كوكيز خالى و عن طريق عملية جراجية نملائها ببيانات مخ عميل |
Erotik niyet kurabiyesi. | Open Subtitles | كوكيز الثروةِ الجنسيةِ. |
Kız izci kurabiyelerinden aldım, çocuklarının bando üniforma paralarını ödedim. | Open Subtitles | إشتريتُ كوكيز فتاةِ الكشافة، دَفعتْ ثمن أزياء فرقةِ رسمية أطفالِكِ، |