İlişkimizi bir sonraki seviyeye taşımak istediğimi kanıtlamak için sana yüzük aldım. | Open Subtitles | وفقط لأثبت لك أنّي أودّ أخذ الأمور للمستوى التّالي، جلبتُ لكِ خاتمًا. |
Aşk denen şeyin yeryüzünde var olduğunu kanıtlamak için. | Open Subtitles | لأثبت لك أن الشئ المسمي الحب موجود في هذا العالم |
Ve kafandan neler geçtiğini de bilmiyorum ama bunu sana bir şeyler kanıtlamak için yapmadım. | Open Subtitles | لا أظن ماذا فهمتِ لم أقم بذلك لأثبت لك شيئاً ما |
David, inanmadığını biliyorum, ama doğru söylediğimi kanıtlamak için... bana 30 dakika ver. | Open Subtitles | ديفيد ، اعلم انك لا تصدقنى ولكن اعطنى 30 دقيقة لأثبت لك انها الحقيقة |
Bunu sana kanıtlamak için söyleyebileceğim tek şey var ama o çok daha delice. | Open Subtitles | لكن لأثبت لك ذلك، يجب أن أخبرك بأمور أكثر جنوناً |
Sana öyle olduğumu göstermek için yapacağım, tamam mı ? | Open Subtitles | فقط لأثبت لك أنّي لن أقوم بذلك سأعيده، إتفقنـا؟ |
Yani, bu yüzden ben bunu, bu l kanıtlamak için bu işleyebilir. | Open Subtitles | أعني ، لهذا السبب أنا أفعل هذا لأثبت لك أنني أستطيع تحمل هذا |
Harbi kıçımı yırtarım. Bakın, kanıtlamak için şu silgiyi bütün olarak yutarım. | Open Subtitles | أنظر، أنا سأبلع تلك المحاية فقط لأثبت لك |
Ajan DiNozzo'nun içgüdüsünün doğru olduğunu sana kanıtlamak için. | Open Subtitles | لأثبت لك أن حدس العميل دينوزو كان صحيحًا. |
Senin tarafında olduğumu kanıtlamak için daha ne yapabilirim bilmiyorum Barry. | Open Subtitles | نظرة، باري، أنا لا أعرف ماذا يمكنني أن أفعل لأثبت لك أنا على الجانب الخاص بك. |
İnsanlarla birlikte yaşamayı amaçlayan saçma planının da onunla beraber ölmesi gerektiğini sana kanıtlamak için. | Open Subtitles | لأثبت لك أن خطة مثيرة للسخرية لها من الذين يعيشون جنبا إلى جنب مع البشر يجب أن يموت معها. |
Ne yaptığına dair hiçbir fikrin olmadığını kanıtlamak için. | Open Subtitles | لماذا لم تخبرني بأي شيء؟ لأثبت لك أنهُ ليس لديك أي فكرة عما أنتِ مقبلة عليه |
Seni sevdiğimi kanıtlamak için ne yapabilirim? | Open Subtitles | ماذا يمكنني أن افعل لأثبت لك أني أحبك؟ |
Tek istediğim gerçekten kim olduğumu kanıtlamak için bir fırsat. | Open Subtitles | إسمعي أريد وحسب فرصة لأثبت لك من أكون |
Öyle olmadığınızı kanıtlamak için buradayım. | Open Subtitles | ولكنى هنا لأثبت لك عكس هذا |
Bunu kanıtlamak için daha ne yapabilirim? | Open Subtitles | ماذا أفعل بعد لأثبت لك هذا؟ |
Bunu, seni ne kadar sevdiğimi kanıtlamak için yaptım. | Open Subtitles | قمتُ بذلك لأثبت لك كم أُحبك |
İyi olduğumu göstermek için zormu kullanmalıyım sana | Open Subtitles | لا تجعلني أكدّ لهذه الدرجة لأثبت لك أنّي لا أمانع الأمر. |