Diğer şeylere zaman bulmak için. Ayakkabı deterjanımız var mı? | Open Subtitles | وأتيح الوقت لأمور آخرى هل نشتري المنظف الذي عليه البطة؟ |
Korkularını içine atarsan zamanla bambaşka şeylere dönüşürler. | Open Subtitles | اخرجيهم بالعلانيه إن ابقيتيهم مغلقين بالداخل سيتحولون لأمور أخرى |
Annen enerjisini daha önemli şeylere ayırmak zorunda. | Open Subtitles | على أمك توفير طاقتها لأمور أهم |
İhtiyacım olan çoğu şeyi kendim halledebilirim ama diğer şeyler için, | Open Subtitles | نعم كلما اريده استطيع ان اخلع الصدف لكن لأمور الاخرين اعني |
Böylece enerjini daha verimli şeyler için saklayabilirsin. | Open Subtitles | بهذه الطريقة يمكنك توفير بعض الجهد لأمور أكثر أهمية |
Ama düğün videoları çekmeye başladığımda insanlar bana, başka şeyler için de gelmeye başladılar. | Open Subtitles | ولكن بمجرد أن بدأت بتصوير حفلات زفاف الناس فإنهم، كما تعلمون، يأتون لي لأمور أخرى |
Beklenmeyen şeyler, harika şeylere dönüşebilir. Benimkinin adını Jamie koydum. | Open Subtitles | أمورا غير متوقعة تتحوّل لأمور مبهجة |
Artık çocukça şeylere vaktim yok. | Open Subtitles | لا يُوجد لى وقت لأمور الأطفال. |
Diğer şeylere bulaşmamış olmanız yazık olmuş. | Open Subtitles | يبدو من العار عدم استخدامه لأمور أخرى |
Kur'an'da, dini düşünce --dini ortodoksi-- zanna olarak defedilir: şu ya da bu şekilde hiç kimsenin emin olamayacağı meseleler hakkında tahminde bulunması, ki bu insanları kavgacı ve aptalca şekilde mezhepçi yapar. (Gülüşler) O halde din şeylere inanmak hakkında değilse, ne hakkındadır? | TED | في القرآن فإن الرأي الديني أي --الأرثوذكسيةالدينية-- لا يتم الأخذ به إذ يكون ظناً: فهو تخمين ذاتي لأمور لا يمكن لأحد التأكد منها بطريقة أو بأخرى ولكنه يثير الخلافات بين الأشخاص ويحدث وبغباء الطائفية. إذن، إن كان الدين لا يتمحور حول تصديق الأمور فعلى ماذا يتمحور؟ |
Sadece arada bir, küçük şeyler için. Bana yıkama düzeltmek ister misiniz? | Open Subtitles | قليلاً فقط ، لأمور صغيرة هل تريدينني أن أصلح الغسالة ؟ |
Bu aslında, birşeyleri söküp parçalara ayırıp oynarken veya çıkardığımız parçaları başka şeyler için kullanırken çocuklarla çok sık konuştuğumuz bir konu-- | TED | وهذا أمر كثيرا ما نتحدث عنه مع الأطفال عندما نلتف على الأمور ونجعلها مسموحة ونقلها إلى غير مجالها ونستخدمها لأمور أخرى -- |
Bunu niye yapıyorlar? Bunun gibi şeyler için: Alabama'dan Gene'in yaptığı roket x-ray sensörleri, video kameralar, elektronikle donatılmış ve 30.000 metreye ulaşıp | TED | لماذا يقومون بذلك؟ إنه لأمور مثل جين من آلاباما يقود إلى هناك معه صاروخ بناه، عليه حساسات أشعة سينية وكامرات فيديو ملغم بالإلكترونيات، ينجح في الوصول إلى 100،000 قدم |
Ben ona başka şeyler için gittiğini zannediyordum. | Open Subtitles | ظننت انك تذهب اليها لأمور آخرى |
İşle ilgisi olmayan şeyler için bile. | Open Subtitles | حتي إذا لم يكن ذلك لأمور غيرعملية |
Olmayan şeyler için protokolümüz yoktur, Edward. Seni tekrar yatağa sokmam gerek. | Open Subtitles | "ليس لدينا إجراءات لأمور لا تحدث يا (إدورد)، عليّ أن أعيدك للنوم" |
Bu daha önemli şeyler için zaman ayıramayacağın anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | لا يعني أنك لا تستطيعين تخصيص وقت لأمور أكثر أهمية "بالحديث عن الأمور الأهم" |