Aşağı kısım daha parlak çünkü ışık aslında bizim yönümüze doğru güçleniyor. | TED | أنتم ترون أن الجزء السفلي هنا أكثر لمعانًا لأن الضوء يندفع باتجاهنا. |
Çocuk: Ah, çünkü ışık sadece buraya geliyor buraya değil. | TED | الطفل: أوه، لأن الضوء يخرج من هذه فقط، وليس من تلك. |
Beni ilk başlarda çok şaşırtmıştı; çünkü ışık eşyaları soğutmaz. | TED | وهو ما أصابني بالحيرة منذ البداية لأن الضوء لا يعمل على تبريد الأشياء |
Hemen okuyamadım, çünkü ışık değişiyordu. | Open Subtitles | وضعتها في جيبي ولم أقرأها في الحال لأن الضوء يتغير |
Eğer bütün uzayı dolduran bir akışkan varsa ve ışık bir dalgaysa hiç bir yer "boş" değildir, çünkü ışık her yere gider. | Open Subtitles | إذا كان السائل هو الذي يملأ المساحة بالكامل، وإذا كان الضوء موجة، لا يوجد مكان فارغ، لأن الضوء يسافر في كل مكان. |
Öncelikle Büyük Patlama aslında mutlak bir karanlıkta meydana geldi çünkü ışık henüz oluşmamıştı. | Open Subtitles | في البداية حدث الإنفجار العظيم في ظلمة تامة لأن الضوء لم يكن موجوداً بعد |
o gece, çünkü ışık kullanmıyoruz -- ışık denizanalarını, köpekbalıklarını çekiyor, başka balıkları, onlar da köpekbalıklarını çekiyor, bu yüzden alacakaranlıkta yol alıyoruz. | TED | وفي تلك الليلة، لأننا لا نستخدم الإضاءة -- لأن الضوء يجذب قنديل البحر، وكذلك يجذب أسماك القرش، الأضواء تجذب أسماك الطُعم التي تجذب أسماك القرش، لذا فنحن نمضي في حلكة ظلام الليل. |
çünkü ışık tuhaf bir kızıllığa büründü. | Open Subtitles | لأن الضوء توهج بشكلً غريب. |