Balo kraliçeliğini Nelly'ye kaptırdığı zaman Blair'in yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار رؤية وجه بلاير عندما تخسر ملكة الحفلة أمام نيلي |
Yarın için sabırsızlanıyorum enerjimi topladığımda gerçekten seninle bir şeyler paylaşırım. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار حلول الغد سأكون مفعماً بالطاقة |
Kutlamak için sabırsızlanıyorum.Burdan kurtulmak içinde. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار الخروج من هذة الحافلة والاحتفال |
Gerçek şu ki, yeğenlerimi ziyaret etmeyi seviyorum ama eve dönmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة، أحب زيارة بناتِ أخواتي لكن لا أطيق انتظار عودي للمنزل |
Onları doğal ortamlarında görebilmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار رؤيتهم فى موطنهم الطبيعى |
Liseye gitmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار حتى أذهب للثانوية |
Ya da "Florida'ya gitmek için sabırsızlanıyorum" gibiyim. | Open Subtitles | أو " لا أطيق انتظار الذهاب إلى فلوريدا " ؟ |
Bir çift olarak geçireceğimiz ilk Sevgililer Günü'müz için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار عيد حبنا الأول كثنائي |
O ikisini öldürmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار قتل هؤلاء الإثنان. |
O aileyle tekrar yemek yemek için sabırsızlanıyorum yahu. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار تناول العشاء... مع تلك العائلة مرة أخرى. |
Bu olanları Suffolk İlçe jürisine anlatırken seni görmek için sabırsızlanıyorum, hayvan herif. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار رؤيتك تفسّر هذا لهيئة المحلّفين التابعة لمقاطعة (سافولك)... أيّها الحقير |
Okuman için sabırsızlanıyorum. Tina, harika olmuş. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار أن تقرأي النص |
Seninle oynamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار اللعب معك. |
İzlemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار لأشاهده |
Akşam yemeği için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | واو، لا أطيق انتظار العشاء |