Benim için anlamı yok. Ben biraz daha farklı hatırlıyorum. | Open Subtitles | لا معنى لها بالنسبة لي صدف أنني أذكرها بشكل مختلف |
Örgütün harekete geçemediği müddetçe yaptığım hiçbir listenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | أي قائمة أضعها لا معنى لها ، مالم تتحرك المنظمة بموجبها |
Asker, bu duyduğum en absürd... - ... saçma, anlamsız... | Open Subtitles | أيها العريف , هذا أمر غريب وسخيف لا معنى له |
Sarhoş hâlde içeri girdi, sonra saçma sapan konuşmaya başladı. | Open Subtitles | دخل وكان ثملاً ثم بدأ يحدثني بكلام لا معنى له |
anlamsız hediyeler verip alma eğilimine zorunlu olduğumuz üzerine kurulu bir düşünce. | Open Subtitles | فكرة أننا مجبرون بموجب العُرف على تبادل الهدايا التي لا معنى لها |
İnsanları feda etmenin manası yok! | Open Subtitles | المزيد من التضحية بحياة الناس هو لا معنى له |
Mahkemeye giderek diğerlerinin ismini ortaya atmanın hiçbir anlamı yok. | Open Subtitles | لا معنى فى ان نذهب للمحكمة لنلقى اسماءا اخرى على القضية |
Benim durumumda bayım, bu sorunun hiçbir anlamı yok. | Open Subtitles | في حالتي، يا سيدي، السؤال لا معنى له أبدا |
Geçmişle vakit kaybetmenin anlamı yok, doğru mu? | Open Subtitles | لا معنى لاضاعة الوقت في الماضى أليس كذلك ؟ |
Bunun anlamı yok. Yer kapağı veya gizli koridorlar yok. | Open Subtitles | لا معنى لكل هذا، لا توجد أبواب خادعة، أو ممرات سرية |
Hastanenin sana ihtiyacı var! Benim sana ihtiyacım var. Bunun bir anlamı yok mu? | Open Subtitles | المستشفى بحاجة إليك، أنا بحاجة إليك لا معنى لذلك بالنسبة لك؟ |
Dünya, anne... Bilmiyorum, benim için bir anlamı yok. | Open Subtitles | إنه مجرد عالم فحسب، أمّي كلاّ، هذا لا معنى له بالنسبة لي. |
Fakat bu tüm mekân kavramı için saçma olur. | Open Subtitles | و لكن هذا يجعل المفهوم الحيزى كله ، لا معنى له |
Şimdi böyleyken, en azından, huzurla ölmenin garantisi var... Bir çeşit din ve bayağı saçma bir tane. | Open Subtitles | بينما هذا يمكنهم من الموت بسلام ضمن دينهم و كذلك ميتة بلهاء لا معنى لها |
saçma, aynı mavi gözle ilgili olan şey gibi. | Open Subtitles | انه لا معنى له ، هو مثل الأقوال المتناقله عن العيون الزرقاء |
Ayrıca yüze bunu yapamazsın da ..bu çok anlamsız olur | Open Subtitles | وما نغط به الأوجه يجعل كل هذا لا معنى له |
Bana anlamsız gelen şey de, bunca zahmete sadece onu gülümsetmek için girmen. | Open Subtitles | ما لا معنى له هو أنك فعلت هذا كله لرسم البسمة على وجهها، |
Savcılık ve hakim çok etkin şekilde çalıştı, kovuşturmanın bir manası yok. | Open Subtitles | قام الادعاء وفضيلة القاضي بعملهم بفعالية عالية لذلك لا معنى للاستئناف |
Bu hiç mantıklı gelmiyor. Hem de hiç mantıklı gelmiyor. | Open Subtitles | هذا لا معنى له هذا لا معنى له على الاطلاق |
Bir simgenin tek başına bir anlamı yoktur ama yeterli sayıda insanla bir binayı havaya uçurmak dünyayı değiştirebilir. | Open Subtitles | لوحدِه، الرمز لا معنى له. لكن بالتفاف قدر كافٍ من الشّعب.. تفجير بناية يُمكنُه تغيير العالم. |
Şimdi, kimyasal kancalar hikayesine inanıyorsanız, bu kesinlikle mantıklı değil ama Prof. Alexander, bağımlılıkla ilgili farklı bir hikaye olabileceğini düşünmeye başladı. | TED | الآن إن كنتم تؤمنون بقصة العناصرالكيميائية، هذا لا معنى له مطلقًا، لكن الأستاذ ألكسندر بدأ يعتقد أن هناك قصة مختلفة حول الإدمان. |
Anlamsızca havlamayı bırakıp aklından geçenleri söylesen iyi olur. | Open Subtitles | يفضل أن تقول ما تعنيه و تتوقف عن قول جمل لا معنى لها |
Kuantum mekaniğinde bir parçacığın tam konumu ve tam hızından söz etmek anlamsızdır. | TED | في ميكانيكا الكم، الموقع المحدد والسرعة المحددة لجسم ما لا معنى لهما. |
Vatandaşlık görevi olarak sadece oy verme düşüncesi pek bir anlam ifade etmiyor artık. | TED | فكرة أن التصويت هو النشاط الوحيد في المواطنة لا معنى لها بعد الآن. |
Çünkü dağıtımcılar iş kurmak için buraya gelmiyorlar, çünkü bunu yapmak gerçekten mantıksız. | TED | لأن الموزعين لن يأتوا الى هنا لبدء أعمالهم ، لأنه لا معنى له أيضًا. |