Senin gibi olmak zorunda değil. | Open Subtitles | ما زال لديه فرصة لا يجب عليه ان يصبح انت |
Özgür iradesi vardır. Hiçbir şey olmak zorunda değil. | Open Subtitles | إن له إرادةً حرّة لا يجب عليه أن يكونَ أيّ شيء |
Komik birisi kötü işler yapmak zorunda değil. | Open Subtitles | الرجل المضحك لا يجب عليه ان يعمل بالازرق |
Tahmin etmem gerekirse, kurbanın görmemesi gereken bir şey görmüş. | Open Subtitles | إن كان علي التخمين , فالضحية شاهد شيئاً لا يجب عليه |
Belki görmemesi gereken bir şey gördü ya da önemli bir mafya elemanı masasında kaldı. | Open Subtitles | ربما شاهد شيئاً لا يجب عليه مثلاً مجرم خاطيء مات على منصة عملياته |
Her geldiğinde beni görmek zorunda değil. | Open Subtitles | لا يجب عليه ان يأتي ليراني في كل مرة يأتي ليراكي فيها |
Ama, illa da, gitmek zorunda değil, değil mi? | Open Subtitles | ولكن، أعني، في حالته لا يجب عليه الذهاب، صحيح؟ |
Farkeder ki başarmak için profesyonel olmak zorunda değil. duygularını ortadan kaldırmak zorunda değil. bunları insanların içine katmak zorunda başarmak için, onları mutlu etmek için., patronunu ve herkesi mutlu etmek için | TED | لقد أدرك، انه لكي ينجح لا يجب عليه ان يكون متخصصا لا يجب عليه ان يلغي مشاعره بل يجب عليه ان يضم كل هؤلاء الناس لعالمه كي ينجح، لكي يسعدهم ليسعد مديره، ليسعد الجميع |
Bana kız arkadaşıymışım gibi davranmak zorunda değil. | Open Subtitles | لا يجب عليه أن يعاملني كخليلة. |
- Özür dilemek zorunda değil. | Open Subtitles | لا يجب عليه الإعتذار |
Chuck Bart'ın oğlu. Anlamlı şeyler yapmak zorunda değil. | Open Subtitles | (تشاك) ابن (بارت) لا يجب عليه أن يكون عاقلاً اليوم |
Ölmek zorunda değil. | Open Subtitles | لا يجب عليه أن يموت |
Teslim olmak zorunda değil. Yarın öğleye kadar vakti var... | Open Subtitles | بأنه لا يجب عليه أن يستسلم |
O zaman konuşmak zorunda değil. | Open Subtitles | إذًا لا يجب عليه أن يتحدث |
Kral yapmaması gereken bir şey yaptı. | Open Subtitles | لقد قام الملك بما لا يجب عليه فعله. |
Kral yapmaması gereken bir şey yaptı. | Open Subtitles | لقد قام الملك بما لا يجب عليه فعله. |