"لا يدعني" - Traduction Arabe en Turc

• izin vermiyor
• izin vermez

Eve geç dönmeme, plak çalmama falan izin vermiyor.
هو لا يدعني أبقى في الخارج لوقت متأخر أو تشغيل الأغاني أو أي شيء آخر.

Hastaneden çıktığım için çok daha iyiyim. Ama Eric eve gitmeme izin vermiyor.
بتحسن كبير بعد خروجي من المستشفى لكنه لا يدعني أعود للمنزل

Aynen öyle. Babam küpe almama bile izin vermiyor. 14 yaşında olduğum halde.
ليس كذلك، والدي لا يدعني ألبس أقراطاً وأنا عمري 14

Onunla ve arkadaşlarıyla monopoly oynamama izin vermiyor.
هو لا يدعني ألعب بقطع المونوبولي معه هو و أصدقائه

Çalışırken benim aşağıya inmeme izin vermez.
لا يدعني ادخل الى هناك عندما يكون يعمل

Şampiyon yalnız gitmeme izin vermez.
البطل ، لا يدعني أذهب وحدي

Çıktığım adamın bir bronzlaşma solonu var ama benim bedavaya bronzlaşmama izin vermiyor, ama arkadaşı olduğu kızların bedavaya bronzlaşmasına izin veriyor, bu yüzden bunu büyük bir olaya çevirmemek için başka bir bronzlaşma salonuna gidiyorum, ama bronzlaşma salonu toplumunda sır olmadığını bilirsiniz,
ذلك الرجل الذي أتواعد معه يملك صالون تسمير ولكنه لا يدعني أفعلها مجانا ولكنه صديقاته يعطيهم مجانا

Ülkem beni çağırıyor ve o bu çağrıyı yanıtlamama izin vermiyor.
شعبي ينادونني وهو لا يدعني أُجيب للنداء.

Benim gitmeme bile izin vermiyor. Çocuklarımız da hiç gitmedi.
إنه لا يدعني أذهب أعني، لم يذهب أطفالنا إلى هناك قط

Bu adam hiçbir eşyasına dokunmama izin vermiyor.
هذا الرجل لا يدعني ألمس شيئا من أغراضه الرائعة

Birlikte olamıyoruz ancak gitmeme de izin vermiyor.
لا يمكننا أن نكون معا لكنه لا يدعني أن أذهب

Memur Everhart tuvalete gitmeme bile izin vermiyor. Dava açabilirim.
الضابط " إيفرهارت " هنا لا يدعني أستعمل الحمام

Babam televizyon izlememe izin vermiyor.
-إنها غبيه جداً أبي لا يدعني أشاهد التلفاز بعد الآن

Cappie hokey oynamama izin vermiyor.
كـابي لا يدعني ألعب الهوكي الأرضية

Leş gibi kokan oyuncak bir tavşana taktı. Yıkamama bile izin vermiyor.
" إنه مهوّس بدمية تدعى السّيد " أرنب والذي تفوح منه الروائح، وحتى لا يدعني أغسله

Kankam bile penisini görmeme izin vermiyor.
أعز أصدقائي، لا يدعني حتى أرى قضيبه

Ama o bana yapmam gereken adımlar konusunda izin vermiyor.
لكنه لا يدعني أتخذ الخطوات المطلوبة

İzin vermiyor.
إنه لا يدعني أجريها

Hayır, Leo beni denemek izin vermez çünkü.
. لا ، لأن (ليو) لا يدعني أحاول

- Etrafta dolaşmama izin vermez.
-إنه لا يدعني أتجول بأنحاء المنزل .