Ama konuşmamın vurucu noktası şu ki sadece gerçekleri kontrol etmek yeterli değil. | TED | لكن الفكرة الأساسية من كلامي هي ان مجرد التدقيق في الحقائق لا يكفي |
Ama benim sana olan inancım yeterli değil. Her şeyi kendine inanarak yapmalısın. | Open Subtitles | لكن لا يكفي أن أثق بكِ لوحدي يجب أن تدعِ الجميع يثق بكِ |
Kemiklerinin kırılmasına engel olacak kadar değil, ama bu konuda endişeleniyor gibi görünmüyorsunuz. | Open Subtitles | , لا يكفي هذا لابقاء عظامها قوية لكن يبدو أنك لا تهتم بهذا |
yetmiyor, kurban hakları savunucusu Cherifa Kheddar'ın Cezayir şehrinde bana söylediği gibi, sadece terörle savaşmak yetmez. | TED | لا يكفي،كما قالت محامية الدفاع عن الضحايا شريفة خضّار في الجزائر،حين أخبرتني لا يكفي أن نقاوم الإرهاب فقط. |
Başka bir gezegende ölüme terk etmek ondan kurtulmaya yetmedi mi? | Open Subtitles | ماذا؟ أتركه بكوكب مهجور لا يكفي للتخلص من هذا الشخص؟ |
O kadar insanı öldürdüğü yetmezmiş gibi Brady'yi de öldürdü. | Open Subtitles | لا يكفي كل ما قتله الوحش من ناس بالاضافة انه قتل برادي. |
Şimdi, nasıl diyorsunuz... "bu kadarı yetmez"? | Open Subtitles | الأن كيف تقولون ذلك لا يكفي ؟ |
Eğer senin için yeterli değilse, sunabileceğimiz tek hayatımız kaldı. | Open Subtitles | إذا كان لا يكفي بالنسبة لك، ثم كل ما يمكن أن نقدمه هو حياتنا. |
Bu tek başına transferin gizli bilgilerini sızdırdığını kanıtlamak için yeterli değil. | Open Subtitles | هذا لا يكفي لإثبات أنها كانت تقوم بتسريب المعلومات عن مهمة النقل |
Açıkçası kuaför olarak gerçekten yetenekli ama bu yeterli değil. | Open Subtitles | أقصد، واضح أنها مصففة شعر موهوبة لكن هذا لا يكفي |
Ancak bu dünya zeki doğanlar için yeterli değil, yönlendirme ve disiplin gerekiyor. | Open Subtitles | لا يكفي في هذا العالم ان تولد لامعاً انت تحتاج توجية و تهذيب |
Beaufort' dükünün tahıllını çalmak sizin için yeterli değil mi? | Open Subtitles | سرقه مخزون الدوق من حبوب بريفورت لا يكفي بالنسبه اليك؟ |
Buharlaşma bir etken olabilir ama bu suyun buza dönüşmesi için yeterli değil. | TED | يمكن أن يكون للتبخر دورٌ في ذلك، إلا أن هذا لا يكفي لجعل الماء يتحول إلى ثلج فعليًا. |
Yahudice, Yiddiş, her neyse, konuşacak kadar değil. | Open Subtitles | اليهودية، اليديشية، ما كانوا، لا يكفي للتحدث. |
Onun lanet kirasını ödeyecek kadar değil. Kendi kiramı öderken bile zorlanıyorum. | Open Subtitles | لا يكفي لان يدفع الاجار عندي من مشاكل الديون ما يكفي |
Polislerin dikkatini çekecek kadar değil, hiç o kadar şapşal olmadık. | Open Subtitles | لا يكفي لكي ننهي هذه المنطقة لم نكن بهذا التدهور من قبل |
Kızlarımız kod yazmada iyiler ancak onlara sadece kod yazmayı öğretmek yetmiyor. | TED | لقد اتضح أن فتياتنا جيدات حقا في الترميز، ولكن هذا لا يكفي لتعليمهن كيفية الترميز. |
Sadece göstermek yetmiyor. Yatırımcıların parasını kaybedemezsiniz. | TED | لا يكفي أن تبرهن فقط أنك لن تخسر أموال المستثمرين. |
- Geçen sefer olanlar yetmedi mi? | Open Subtitles | كان الماضي الوقت لا يكفي بالنسبة لك؟ |
Bu da yetmezmiş gibi eğlenceye benim de katılıp katılmadığımı merak ediyor. | Open Subtitles | وإذا كان هذا لا يكفي, انها تتساءل عما اذا كنت أنا جزء من هذه المتعة |
Bu kadarı yetmez! | Open Subtitles | هذا لا يكفي! |
Eğer bu doğru şeyi yapmanız için yeterli değilse, basına gidip 18 yaşında bir kızı nasıl kullandığınızı ve başını yaktığınızı anlatmayacağımı sanmayın. | Open Subtitles | . و إن كان كل هذا لا يكفي لتقوم بالأمر الصائب , فلا تظن أني لن أذهب إلى الصحافة ,لأخبرهم كيف قمتم باستغلال طفلة . بريئة تبلغ من العمر 18 سنة |
Sadece 20'lik serum verdiler, ama bence Bu yetmez. | Open Subtitles | , يمكنهم وضع محلول 40 لكن أظن أنه لا يكفي |
Bir dava oluşturmak için yeterli olmadığını söylüyorlar, mahkemeye götürülmeyecek. | Open Subtitles | يقولون أنه لا يكفي لبناء قضية ولن تذهب إلى المحكمة |
Sadece spor salonuna gidip antreman yapmak ve ağırlık kaldırmak yeterli değildir. | Open Subtitles | لا يكفي أن تذهب للنادي و فقط تتدرب ، و ترفع الأوزان |
Yani, müziği sadece dinlemek yeterli olmaz. Onu bir şekilde yaratmanız gerek. | TED | لذا لا يكفي أن تستمع إلى الموسيقي لابد من صنعها بطريقة ما |