Herkesin ihtiyacı olan ama kimsenin sahip olmadığı duyarlı bir anne olmak için para alıyorsun, özellikle de böyle özel günlerde. | Open Subtitles | الأم التي لا يملكها أي منا لكننا جميعا نحتاجها خاصة في الأعياد |
Uluslararası büyük bir olayda başka bir gazetecinin sahip olmadığı bir konumdayım. | Open Subtitles | ولدي فرصة مشاهدة حدث دولي ضخم عن قرب وهذه الفرصة لا يملكها اي مراسل آخر |
sahip olmadığı tüm o şeyleri telafi etmek zorunda. | Open Subtitles | يجب عليه أن يعوّض ذلكَ بكلّ الأشياء الّتي لا يملكها. |
Belki, ama O birçok insanın sahip olmadığı türlü alışılmadık insani deneyimlere sahip. | Open Subtitles | ربّما , لكنّه لديه القدرة على الوصول على العديد من التجارب البشريّة غير الإعتيادية التي لا يملكها الكثير من البشر |
Bu onun sahip olmadığı bir yetenek gerektiriyor. | Open Subtitles | ذلك يتطلّب مهارة فنيّة لا يملكها هُو. |
İşlerin internet ortamında olduğu hızla değişen bu pazarda kimsenin sahip olmadığı yetiler öne çıkar, eğer sadece birinin geçmişte yaptıklarına bakarsak insanları geleceğin işleriyle eşleştiremeyiz. | TED | ومع مثل هذا الاقتصاد المتغير بسرعة حيث الوظائف تأتي عبر الإنترنت والتي قد تتطلب مهارات لا يملكها أحد، وإذا نظرنا فقط إلى ما الذي قام به شخص ما في الماضي، لن نكون قادرين على مطابقة الناس مع وظائف المستقبل المناسبة. |
General, bu Kawalsky'nin sahip olmadığı zamanın boşa harcanması. | Open Subtitles | سيدى اللواء ، هذه إضاعة للوقت كوالسكي) لا يملكها) |
Onun sahip olmadığı bir gücüm var. | Open Subtitles | لديّ قدرة واحدة لا يملكها |