Ama onu koruyan sihir kutsal yerde işe yaramıyor. | Open Subtitles | إنّ السحرَ الذي يَحْميها لا يَعْملُ على أرضِ امُقَدَّسةِ |
Seni bu işten nasıl uzak tutarım diye düşünüp durdum ama belli ki işe yaramıyor. | Open Subtitles | أنا أَعتقدُ كَيفَ تُبعدُك مِنْ كُلّ هذا، لكن بشكل واضح، الذي لا يَعْملُ. |
İşe yaramıyor! | Open Subtitles | انه لا يَعْملُ. |
Josef Klim artık bizimle çalışmıyor. | Open Subtitles | جوزيف كليم لا يَعْملُ لحسابنا، بعد الان. |
El freni çalışmıyor. Gitmesine izin verme. | Open Subtitles | الكابح اليدوي لا يَعْملُ لا تتحركي |
Haklısın işe yaramıyor. | Open Subtitles | أنت على حق، هو لا يَعْملُ. |
Ama olamam. İşe yaramıyor. | Open Subtitles | واضح، لَكنَّه لا يَعْملُ. |
Deniyorum, ama işe yaramıyor. | Open Subtitles | أُحاولُ، لَكنَّه لا يَعْملُ. |
Bu işe yaramıyor. | Open Subtitles | هذا لا يَعْملُ. |
Barış işe yaramıyor. | Open Subtitles | السلام لا يَعْملُ. |
İşe yaramıyor. | Open Subtitles | - هو لا يَعْملُ. - نعم، هو. |
Zaten işe yaramıyor. | Open Subtitles | lt لا يَعْملُ على أية حال. |
Hiç bir şekilde çalışmıyor. | Open Subtitles | لا يَعْملُ على الكهرباءِ على أية حال. |
Ve artık şu gerçeği kabul etmeliyiz ki, birbirimizi sevmemize rağmen bu evliliğin temel taşlarından biri artık çalışmıyor. | Open Subtitles | ونحن يَجِبُ أَنْ نُواجهَ الحقيقة بأنّ بالرغم من أنَّ نحن نَحْبُّ بعظهم الآخر، هناك قطعة أساسية هذا الزواجِ الذي فقط لا يَعْملُ أكثر. |
O burada çalışmıyor.d | Open Subtitles | انة لا يَعْملُ هنا. |
Buradaki şey çalışmıyor. | Open Subtitles | شيء هنا لا يَعْملُ. |
Düzenleyici çalışmıyor. | Open Subtitles | المنظّم لا يَعْملُ. |