Bana güvenmek için herhangi bir sebebinizin olmadığını biliyorum ama ben herkesten daha fazla çalışırım. | Open Subtitles | صدقنى ، أنا أعرف أن ليس لديك أى سبب لتؤمن بى. لكننى أعمل بجِد أكثر من أى شخص أخر. |
Bunun hayatını kurtaracağına inanman için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد لديك سبب لتؤمن بأن هذا سينقذ حياته |
Her bir tohumcuk, konacak güvenli bir yer bulmak için rüzgarda salınan her şeyi riske eden küçük birer paraşütçü. | Open Subtitles | كل شتلة عبارة عن مِظلة تطفو مع الرياح تخاطر بكل شيء لتؤمن مكانًا لكي تهبط عليه |
Bana kararı bekleyeceğini söyledin ben de kendine inanman için yalvardım. | Open Subtitles | اخبرتني انك ستنتظر القرار و توسلت لك لتؤمن بنفسك |
Kaptan Flint'in Urca hazinesinin karşılığında teslim olmak için müzakerelerde bulundu. | Open Subtitles | هي تفاوضت و اتفقت مع الكابتن فلينت بأنه سيدفع من اجل استسلامها ما تبقى من الكنز المسروق لتؤمن مستقبلكما معا |
Peki dönüşünü garanti etmek için bana ne vereceksin? | Open Subtitles | و ماذا ستعطينى لتؤمن لى عودتك ؟ |
-Bir fetüsün canlı olduğuna inanmak için dindar olmak mı gerekiyor? | Open Subtitles | -لا يجب أن تكون متديناً لتؤمن بأن الجنين روح |
Tanrı'nın ilgini çekmesi için ne yapması gerekiyor? | Open Subtitles | ماذا يجب أن يحدث إذاً لتؤمن بوجود الله؟ |
- Evet. Tanrı'nın senin dikkatini çekmek için ne yapması gerekiyor? | Open Subtitles | ماذا يجب أن يحدث إذاً لتؤمن بوجود الله؟ |
"Suç hakimiyetini korumak için masumiyeti katleder ve masumiyet.... ..suça karşı herşeyiyle mücadele eder." | Open Subtitles | الجريمة تذبح البراءة لتؤمن الجائزة " و البراءة تكافح بكل قوتها " ضد محاولات الجريمة |
İçki almak için seni kullanıyor olabileceği aklına geldi mi? | Open Subtitles | هل فكرت بأنها تستغلك لتؤمن لها الكحول؟ |
ınanmak için görmelisin.. | Open Subtitles | عليك رؤيتة لتؤمن به. |
Kim bilir Rivers için tahtı güvenceye almak uğruna başka neler yapar. | Open Subtitles | (من يعرف ماذا ستفعل لتؤمن العرش لآل (ريفر |
Buradan bir filo gemi bulmak için ayrıldın, böylece Nassau'da ticarete zarar verip gücünü kıracaktık. | Open Subtitles | لقد رحلت من هنا لتؤمن أسطول من السفن كي نكون قادرين على مضايقة تجارة (ناسو) ونستنزف قوتها |
Sen kaçışımızı sağlamak için şu duvarın üstünde olacaksın. | Open Subtitles | (جون) ستكون عند الحائط لتؤمن الهروب |
Çünkü büro Victoria Ryland'ın senato koltuğunu ele geçirmek için kocasını öldürdüğü suçlamalarını araştırmayı reddediyor. | Open Subtitles | "مستشارٍ في "الإف بي آي لأنّالمكتبرفض" " (التحقيق بإدعاءتٍ مفادها أنّ (فيكتوريا ريلاند " "قتلت زوجها، لتؤمن لها مقعداًفيمجلسالشيوخ" |
Fakat, büyük sistemler için tasarlamanın esas zorluğu iki önemli şeyi aynı anda barındırmayı gerektirmesi; özgüven ve alçak gönüllülük. Tüm dünyanın istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyleri yaptığına inanacak özgüvene ve yaptıklarının seninle veya senin portfolyonla ilgili olmadığının, tasarladığın insanlarla ve onların daha iyi bir hayat yaşamasına yardım etmekle ilgili olduğunun farkında olacak bir alçak gönüllülüğe sahip olmak. | TED | لكن ما هو صعب حقًا في التصميم على نطاق واسع هو أنه: صعب جزئيًا لأنه يتطلب الجمع بين شيئين الجرأة والتواضع ــــ الجرأة لتؤمن أن الشيء الذي تقوم بصنعه هو الشيء الذي يريده ويحتاجه العالم بأسره، والتواضع لتستوعب كمصمم، أن هذا ليس لنفسك أو لمحفظتك، بل هذا للناس الذين تصمم لهم، وكيف يمكن أن يساعدهم عملك ليعيشوا حياة أفضل. |