O ve ben birkaç sene önce global bir afeti önlemek için birlikte çalışmıştık. | Open Subtitles | لقد عملنا أنا وهى لتفادى كوارث عالمية |
İş krizlere geldiğinde, beyninizdeki nörolojik komşulardan oluşan bir ekip, yani bütün bir köyün sakinleri felaketi önlemek için hep birlikte çalışırlar. | Open Subtitles | عندما يأتى الأمر لتحدث أزمة ، إنها حقاً تأخذ وقت قصير جداً فريق من الأعصاب المجاورة لبعضها البعض فى المخ تعمل معاً لتفادى الكارثة |
Bu gemiye, beni öldürmek isteyen birinden kaçmak için bindiğimi söylemiştim, hatırladın mı? | Open Subtitles | أتتذكرين اننى قلت لك اننى أتيت الى هذا المركب لتفادى شخص يحاول قتلى ؟ |
Hayır, bir Bambi'den kaçmak için saatte 100 km. hızla bir ağaca çarpmak öldürmüş. | Open Subtitles | كلا, لكن الإنقلاب بسيارة على سرعه ْ60 ميلاً في الساعه داخل شجره لتفادى أيلاً |
Gerçeği kabullenmekten kaçınmak için öyle dedim. | Open Subtitles | لا ، لقد قلت ذلك لتفادى الاعتراف بالحقيقة |
Böyle bir durumdan kaçınmak için | Open Subtitles | . لتفادى حالة مثل هذه لماذا ؟ |
Bu başlangıçtan kaçınmanın ve tüm haklarıyla... bir üyeliğe sahip olmanın sadece tek bir yolu var... | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة فقط لتفادى التلقين و تزال تحتفظ بعضويك بكامل مزاياها |
Herhangi bir tuhaflığı önlemek için. | Open Subtitles | . لتفادى أى حرج |
Sadece yaşadığınla yüzleşmekten kaçmak için kullanıyorsan kötü. | Open Subtitles | انه كذلك فقط لو استخدميه لتفادى التعامل مع ما مررتى به |
Mahvetmekten kaçınmak için. | Open Subtitles | لتفادى الحطام |
Krizden kaçınmanın tek yolu, bunun olacağını tahmin etmektir dedi. | Open Subtitles | أخبرتنى أن الطريقة الوحيدة لتفادى أزمة هو توقع أزمة |