Onun yakınına bile yaklaşmayacaksın, endişelenecek hiçbir şey yok yani. | Open Subtitles | ،ليس عليك الإقتراب منها بتاتًا ولهذا لا شيء لتقلقي حياله |
Sana söyledim. Yakında taşınıyoruz. endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | أخبرتكِ أننا سننتقل من هنا لا يوجد شئ لتقلقي من أجله |
Değerli eşyalarınız için endişelenecek zamanımız hiç yok. | Open Subtitles | هذا ليس الوقت المناسب لتقلقي بشأن أشيائكِ الثمينة |
Colin yüzünden endişelenmenizde haklısınız ama umarım benim için Endişe etmezsiniz. | Open Subtitles | لديكِ حق لتقلقي بشأن كولن، لكن أتمنى أن لا تقلقي بشأني. |
Kardeşinin huzura erdiğini biliyorsun. Bu nedenle endişelenme gereği duymuyorsun. | Open Subtitles | اعلمي أنّ أخاك في سلام وأنّه لا داعي لتقلقي عليه |
Kafanı takmanı gerektirecek bir şey yok. Senin sorunun değil. | Open Subtitles | لا داعي لتقلقي انه ليس من شأنك |
Bu konu hakkında endişelenmene gerek yok onun füzelerine karşı tamamen duyarsızım. | Open Subtitles | أهلا .. لايوجد شئ لتقلقي منه أنا ممتنع تماماً عن ثدييها |
Dermatologun endişeleneceğin bir şey olmadığını söylemedi mi? | Open Subtitles | ألم تقل طبيبة الجلدية أنه ليس هناك شيء لتقلقي بشأنه؟ |
Diyelim ki, belki de bu konularda Endişe etmene gerek yoktur. | Open Subtitles | حسناً ، ماذا لو قلت لك أنك لا داعي لتقلقي حول أي من ذلك؟ |
Güven bana, kızım, endişelenecek hiç bir şey yok, tamam mı? | Open Subtitles | ثقي بي يا فتاة، لا شيء لتقلقي بشأنه حسناً |
Kokainin aklı bulandırması, endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | ,إنه عته يسببه الكوكايين لاشيء لتقلقي حوله |
Kokainin aklı bulandırması, endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | ,إنه عته يسببه الكوكايين لاشيء لتقلقي حوله |
Bak, işte geldi, endişelenecek hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أرايتِ؟ ها نحن ذا, لا يوجد شيء لتقلقي بشأنه |
endişelenecek kadar bilincin yerinde, bence iyi olacaksın. | Open Subtitles | أنتِ مُدركة كفاية لتقلقي و بالنسبة لي ، ستكون على ما يرام |
Neden hep endişelenecek bir şeyler buluyorsun? | Open Subtitles | لمَ تبحثين دوماً عن أشياء لتقلقي بشأنها؟ |
Endişe edilecek bir şey yok, sadece partiniz için odayı temizliyoruz. | Open Subtitles | لا شيئ لتقلقي حياله، نحن نخلي الغرفة وحسب من أجل حفلتكِ |
Muhtemelen artık çalışmadığı içindir, ama benim için endişelenme. | Open Subtitles | ربما لأنها لم تعد تعمل لم يعد هناك سبب لتقلقي علي |
Hayır. Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok. | Open Subtitles | كلاّ، هذا لا يعنيكِ لتقلقي بشأنه |
Tanrım, ağrı kesicin bitmek üzere. Ama endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | يا للسماء، بدأ مفعول مزيل ألمك بالانخفاض، وكما لو أنه ليس لديك الكثير لتقلقي من أجله |
Anna, Anna. Kutlayacağın bir an şu an, endişeleneceğin zaman değil. | Open Subtitles | آنا)، (آنا)، هذا الوقت لكي) تحتفلي به، وليس لتقلقي |