Böyle bir erkekle tanışmak ne kadar zor biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف كم هو صعب لتلبية رجل من هذا القبيل؟ |
Şahsen akrabalarımla tanışmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أنا لا يمكن أن تنتظر لتلبية أقاربنا، شخصيا. |
Bu miktarda enerji 200 Amerikan hanesinin günlük elektrik ihtiyacını karşılamak için yeterli. | TED | هذه طاقة كافية لتلبية الإحتياجات الكهربائية اليومية لمئتين أسرة أمريكية. |
Sadece temel ihtiyaçları karşılamak için, dört ile yedi milyon arasında doktor açığımız var ve bu sorun her yerde geçerli. | TED | ينقصنا 4 إلي 7 مليون عامل في الرعاية الصحية فقط لتلبية المتطلبات الأساسية، و المشكلة في كل مكان. |
Büyükanne de bu evde yaşayacak ve beraber sizin ihtiyaçlarınızı karşılamaya çalışacağız. | Open Subtitles | والجدة ستعيش أيضاً معنا في المنزل وسنقوم معاً ببذل ما نستطيع لتلبية كل ما تحتاجونه. |
Tüm numaralarımı ve bildiklerimi. Şimdi, halkınla tanışmaya hazır mısın? | Open Subtitles | كل الملاحظات الساخرة والرقصات الآن أمستعد لتلبية نداء قومك؟ |
İhtiyaçlarını karşılayacak şekilde bankaya gerekli kaynağı sağladım. | Open Subtitles | لقد ضمنت لتوي للمصرف الأموال الكافية لتلبية حاجاتهم |
Sonunda tanıştığımıza sevindim. | Open Subtitles | ومن الجميل حقا لتلبية أخيرا لك. |
Briana, Sam Wilson'la buluşmak için... parka gittiğinde onu takip ettiniz. | Open Subtitles | عندما مشى برينا في الحديقة لتلبية سام ويلسون، الذي تتبعه لها. |
Bayan Burns kız arkadaşıyla tanışmak isteyecektir. | Open Subtitles | أنا واثق من أن السيدة بيرنز الحب لتلبية صديقته. |
İtiraf etmelisin ki kadınlarla tanışmak için çok iyi bir yöntem. | Open Subtitles | انت يجب الاعتراف، بل هو وسيلة ذكية لتلبية السيدات. |
Sally, sonunda babanla tanışmak ne hoş. | Open Subtitles | سالي , انها لطيفة جدا لتلبية أخيرا والدك. |
Sonunda sizinle tanışmak çok güzel. | Open Subtitles | هو لطيف ذلك لتلبية أخيرا لكم على حد سواء. |
Kızı bizden sakladığınız için çok kırgınım. Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أنا أساء جدا كنت حفظ لها منا، أنا الموت لتلبية هذا الفرخ. |
Bu diyagram, bu ihtiyacı karşılamak üzere zaman içinde gelişen, vücudun lenf sistemini gösterir. | TED | هذا الرسم التوضيحي يوضح الجهاز الليمفاوي للجسم، الذي قد تم إنشاؤه لتلبية هذا الاحتياج. |
İş gücüne olan yoğun talebi karşılamak için de Avrupalılar Afrika'ya bel bağladı. | TED | و لتلبية الطلب الكبير على العمالة نظر الأوروبيين إلى أفريقيا |
Sinir sisteminiz, talebi karşılamak için sahip olduğunuz kaynaklardan, diğer kaslardan faydalanmıştır. | TED | إنّ جهازك العصبي استفاد توا إلى أقصى حد من الموارد التي تملكها مسبقاً، عضلات أخرى، لتلبية الاحتياج. |
Çok üzgünüm, efendim. Ama tesislerimiz sizin ihtiyaçlarınızı karşılamaya yetmez. | Open Subtitles | آسف جداً، يؤسفني أن تجهيزاتنا لم تصمم لتلبية حاجاتك |
Son erkek arkadaşımın beni babasıyla tanışmaya götürmesinden beter olamaz. | Open Subtitles | لا يمكن أن يكون أسوأ مما كانت عليه عندما أخذني تقريري الأخير صديقها لتلبية الده. |
Onun içgüdüleri çağdaş kadının 20. yüzyıldaki ihtiyaçlarını karşılayacak ve dünyaya rahatlığın da göz alıcı olabileceğini gösterecek şekildeydi. | Open Subtitles | دفعته غريزته لتلبية حاجات.. المرأة المعاصرة إبتدع أزياء .. |
-Sonunda tanıştığımıza sevindim. | Open Subtitles | انا سعيدة للغاية لتلبية أخيرا لك. |
Alexxa ile buluşmak için bu taraftan. | Open Subtitles | حسنا، هذه الخطوة الصحيحة وسيلة لتلبية Alexxa. |
Yeni insanlarla tanışmalısın. | Open Subtitles | لديك لتلبية أنواع مختلفة من الناس. |
Bana sorarsan, oraya gizli sahibinin arzularını yerine getirmeye gitmiştir. | Open Subtitles | لو تريد رأيي، فأظنها تذهب إلى هناك لتلبية رذيلة سرية. |
Alışverişe ve kendi esrarıma ancak yetiyor. | Open Subtitles | مايكفي لتلبية احتياجاتي |
Onunla oturdum ve şöyle söyledim: " Jeff, hastaların en temel sağlık ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, üniversite öğrencilerini harekete geçirme düşüncem var." | TED | وجلست معه وقلت: "جيف، لدي هذه الفكرة حيث سنتمكن من تحريك طلاب الجامعات لتلبية احتياجات المرضى الصحية الاساسية." |