Konuşmasını engellemek için onu öldürdün ve intihar süsü verdin. | Open Subtitles | قمت بقتله لتمنعه عن الكلام وحاولت أن تجعلها تبدو كأنها عملية إنتحار |
Ve sen de bunu engellemek için her şeyi yapardın, öyle değil mi? | Open Subtitles | و لكنت لتفعل المستحيل لتمنعه من ذلك، أليس كذلك ؟ |
Bak o zaman, onu kaçmaktan alıkoymak için ne duymak istiyorsa onu söyle. | Open Subtitles | -حسناً أنظر إذن, أخبره بأي شيء يريد ان يسمعه لتمنعه من الهرب |
Franck'i ispiyonlamaması ve ortaklıklarını açığa çıkarmaması için Maretti'nin işini bitirdin. | Open Subtitles | أخذت (ماريتي) خارجاً لتمنعه من أن يشي بـِ (فرانك) وصفقاتهما معاً |
Sen tam olarak ne için para alıyorsun. | Open Subtitles | بدقه اكثر ماندفعه لك لتمنعه |
Önlemek için büyü yapsın. | Open Subtitles | لتمنعه من الدخول |
Ama siz bundan sıyrılmak için gruptan ayrıldınız. | Open Subtitles | أنت فعلت ما بوسعك لتمنعه |
Doğru, Shane ile yüzleşmek ve seni soymadan önce durdurmak için buraya koştu. | Open Subtitles | صحيح، لذا فإنّها تُسرع إلى هنا لمُواجهة (شين) لتمنعه قبل أن يسرقك. |
Onu durdurmak için kutusuna ihtiyacı var. | Open Subtitles | وهي بحاجة لصندوقها لتمنعه |