Ama sonra Dokuz Lord'un Dünya'yı yaratmak için kendilerini feda ettiğini söyledi. | Open Subtitles | ولكن من بعدها قالوا بأن الآلهة التسعة قاموا بالتضحية بأنفسهم لخلق الأرض |
Ölüm'ün ruhunu içine alacak kadar güçlü bir vücut yaratmak için yardımımı kullandılar. | Open Subtitles | لخلق جسد قويّ كفاية لإحتواء روح الموت و لقد أعادوا الفضل لكِ حقاً |
Yeteneklerinizi bu kadar korkunç silahlar yaratmak için kullanmanız çok yazık. | Open Subtitles | إنه لمن العار أنك كرست موهبتك لخلق مثل هذه الأسلحة الرهيبة |
Bana 8 yıldır içinde yaşadığımız dünyayı yaratma yeteneğini verdikleri yer. | Open Subtitles | وأعطوني القدرة لخلق العالم الذي عشنا به خلال السنوات الثمانية الماضية |
Sonik bir çerçeve oluşturmak için sesim ve çellom katmanlıdır. | TED | صوتي و التشيللو خاصتي على طبقات لخلق هذا القماش الصوتي الكبير |
Farkında mısın bilmiyorum ama inkarı mümkün varlıklar yaratmanın yolunu buldun. | Open Subtitles | لا أظنكِ تدركين هذا، لكنكِ إكتشفتِ طريقة لخلق اصول يمكن إنكارها |
Bu nedenle, Küresel şefkat için koşulları yaratmak için yapmamız gereken tek şey şefkati eğlenceli bir şey olarak yeniden tanımlamak. | TED | لذلك، لخلق الشروط لل"التعاطف والتراحم" لتصبح عالمية ، كل ما علينا فعله ، هو إعادة صياغة "التعاطف والتراحم" ، كشئ ممتع. |
Artık burada değer yaratmak için yemeğin kalitesini arttırmanız gerekmez, kokudan kurtulup yerleri temizlemeniz gerekir. | TED | ان افضل شيئ يمكنك فعله لخلق قيمة هو عدم تحسين الطعام اكثر انه التخلص من الرائحة وتنظيف الارضية |
Sadece bağlantılı olduklarını değil, fiziksel dünyanın daha mutlu ve sağlıklı hayatlar yaratmak için ne kadar zengin bir kaynak olduğunu öğrendim. | TED | وما اكتشفته هو أنهم ليسوا مرتبطين فحسب، ولكن يمكن للعالم المادي أن يكون مصدرًا قويًا لنا لخلق حياة أكثر سعادة وصحة. |
Onlar, dünyanın her yerinde nerede yoksulluk, eğitimsizlik ve adaletsizlik varsa, bu yerlerde bayiliklerini oluşturacak bir marka yaratmak için etkili bir şekilde çalışıyorlardı. | TED | كانوا يصنعون صورة لهذه العلامة بشكل فعّال لخلق علامة تجارية يمكن تلزيمها حول العالم، حيث يوجد الفقر والجهل والظلم. |
Ardından eve döndüğümde, oturdum ve kendimi tamamen yeni bir şey yaratmak için hazırladım. | TED | و عندما وصلت إلى المنزل ، جلست و حدّدت لنفسي مهمة في محاولة لخلق شيء غير تقليدي بالمرة. |
Bu gerçekten beynimizde çalışan dijital bir bilgisayar programı ve bilinci yaratmak için yapmamız gereken tek şey doğru programı edinmek. | TED | هو بالحقيقة برنامج كمبيوتر رقمي يعمل في دماغك و هذا ما نحتاج أن نفعله لخلق الوعي أن نحضر البرنامج الصحيح |
Halka açık alanın dışarıyı hareket yaratmak için kullanması düşüncesi var. | TED | وأيضا لديها فكرة من الفضاء العام والتي تستغل في الأماكن المفتوحة لخلق الأنشطة |
Oyunun kurallarını değiştiren bu nadir şeyleri yaratmak için en azından beş mucizeyi başarmanız gerektiğine inanıyorum. | TED | وفي اعتقادي أن لخلق مغيرات اللعبة النادرة هذه يتطلب منك تمكنك فيما لا يقل عن خمسة معجزات. |
Toplumsal cinsiyetsizliği yaratma çabalarımda farkında olmadan feminenliğe karşı maskülenliğe ayrıcalık tanıyordum. | TED | وفي محاولاتي لخلق حيادية جنسية، كنت اُميز الذكورة عن الأنوثة. |
Yani bazı şeylerin pozitif riskli bir çevre oluşturmak için yanlış olmasını beklediğimizi dile getirmelisiniz. | TED | لذا عليكم إعلام محيطكم أنكم لا تتوقعون بأن تسير كل الأمور كما يجب لخلق مناخ إيجابي تجاه المخاطرة. |
İşte bu değer yaratmanın çok önemli bir parçası haline gelmeli. | TED | والذي يجب أن يصبح الجزء المهم جداً لخلق قيمة مضافة. |
Kurumların başındaki insanlar olarak, ahlaki beceri ve ahlaki iradeyi cesaretlendiren ve körükleyen ortamlar yaratmaya gayret etmeliyiz. | TED | وكرؤساء منظمات، يجب أن نسعى لخلق بيئات تشجع وتغذي كلاً من المهارة الأخلاقية والإرادة الأخلاقية. |
İyi ile kötüden ideal birlikteliği, kusursuz silahı çıkarmak için. | Open Subtitles | لخلق السلاح المثالي. التزاوج المثالي ما بين الخير والشر. |
Orijinal ve güzel bir şey yapmak için yeterli mi, yoksa yaratıcılık, ne yaratıldığı hakkında bir niyet ve farkındalık gerektirir mi? | TED | هل هو كافٍ لخلق ما هو مبتكر وجميل، أم يتطلب الإبداع حدساً وإدراكاً لما يتم إنشائه؟ |
Böylece bir bağlantı kurmak için verileri kullanmaya karar verdik Samantha ve onu aşağıdan izleyen tüm insanlar arasında | TED | لذا قررنا أن نستخدم البيانات لخلق اتصال بين سامانثا وكل الناس التي تحدق بها من أسفل. |
Benim gibi binlerce kadının ayağa kalkıp diğer genç kadınları desteklediğini ve birlikte hepimiz için fırsatlar yaratıp lehimize kararlar aldığını hayal edin. | TED | تخيلوا معي عالَمًا حيث يقف الآلاف منا ويساندون باقي الفتيات معًا، لخلق فرص وخيارات تخدم مصلحة الكل. |
Geriye çekilmek iyi bir atış için alan yaratır. | Open Subtitles | التظاهر بالعودة للخلف عند التصويب طريقه ممتازه لخلق مساحه. |
Yatağı çatı arasına koydum böylece kendime boş alan yarattım. | Open Subtitles | اضع السرير فوق لخلق بعض المساحة أدريان، أدريان اعطني اياه |
Dünyaları yok edip yaratacak güçte bir makine hafife alınamazdı. | Open Subtitles | لا ينبغي أن يستهين المرء بآلة ذات قوة لخلق وتدمير العوالم |
Dünya'da, sıfırdan bir yaşam formu yaratmayı denemek için harika deneyler yapılıyor. Bildiğimiz DNA formlarından çok farklı olabilecek türden bir yaşam. | TED | يجري القيام بها في محاولة لخلق الحياة من نقطة الصفر، قد تكون مختلفة جداً عن أشكال الحياة ذات الحمض النووي الذي نعرفه. |
İşte tasarladığı bir bakımevi, çokluk hissi yaratması için çok renkli küreler kullanmış. | TED | هذه دار رعاية قامت بتصميمها، حيث تستخدم هذه الكرات متعددة الألوان لخلق شعور من الوفرة. |
Daha güçlü pedagojik uygulamaları geliştirmek için ihtiyaç duydukları imkanları sağlıyorlar. | TED | وتوفر لهم وسائل التنمية التي هم بحاجة إليها لخلق ممارسات تربوية قوية. |