Bazılarının o zincirleri kırmaya, onlara tenlerinin rengi veya onları saran inançlar tarafından dayatılanlarla kısıtlanmayı reddetmeye cesareti var. | TED | بعض الأشخاص لديه الشجاعة لكسر ذلك، وعدم قبول الحدود المفروضة عليهم بسبب لون بشرتهم أو بسبب اعتقادات من حولهم. |
Ama en azından onun, Aşağı Dünyalılar'ın ölmesini istediğini suratlarına söyleyecek kadar cesareti var. | Open Subtitles | لكنه كان على الأقل لديه الشجاعة ليخبر اشخاص العالم السفلي في وجوههم انه يريدهم جميعا في عداد الأموات |
Buna cesareti yok. Her şeyi biliyoruz. | Open Subtitles | ليس لديه الشجاعة ليفعل ذلك إنه يعلم كل شيء |
Fakat her poliste ateş etme cesareti yok. | Open Subtitles | ولكن قليلا منهم لديه الشجاعة ليطلق النار على المجرمين |
Onun suçlu olmadığını biliyordum. Onda bir sineği bile öldürecek cesaret yoktur. | Open Subtitles | . كنت أعرف أنه غير مُذنب ليست لديه الشجاعة الكافية لقتل ذبابة |
Kraliçesine ihanet edecek cesareti olan bir adamdan daha fazlasını beklerdim. | Open Subtitles | لقد توقعت الكثير من الرجل الذي كانت لديه الشجاعة ليخون ملكته. |
En azından bu muhabir, bunu itiraf edecek cesarete sahip olanına rastlamamıştı. | Open Subtitles | أنا لم أقابل أي رجل لديه الشجاعة للإعتراف بذلك |
Ama o kadar cesur mu? | Open Subtitles | لكن , لديه الشجاعة |
İçinizden hanginizin bu cinayeti... üstlenmeye cesareti var? | Open Subtitles | من منكم لديه الشجاعة ليعترف بالقتل ؟ |
En azından Eric'in buraya gelip bunları sana erkek erkeğe anlatmaya cesareti var. | Open Subtitles | و على الأقل (إريك) لديه الشجاعة ليأتي إلى هنا و يخبرك رجلا لرجل |
Onun kibri varsa, Bajirao Singham'ın da cesareti var. | Open Subtitles | الشخص الذي لديه الشجاعة هو Bajirao Singham. |
cesareti var. Dennit Yarış'a onun gibi bir yarışçı lazım. | Open Subtitles | لديه الشجاعة و فريق (دينت) بحاجه لمتسابق مثله |
Sanırım Fare nin buraya çıkacak cesareti yok. | Open Subtitles | يبدو أن "الجرذ" ليس لديه الشجاعة أن يكون هنا |
cesareti yok da ondan. | Open Subtitles | ان لم تكن لديه الشجاعة |
Böyle bir şey yapacak cesareti yok. | Open Subtitles | ليست لديه الشجاعة لفعل ذلك |
-Biliyorsun, bu okulda gerçek bir problem var, ve kimse bununla ilgili konuşmaya cesaret edemiyor. | Open Subtitles | كما تعلمين، هناك مشكلة حقيقية فى هذا المدرسة ولا أحد لديه الشجاعة ليتحدث عنها. |
Kızın maskesi çıkar ve çocuk kız için neler hissettiğini söylemeye cesaret edemez. | Open Subtitles | وبعدها يزال قناع الفتاة والفتي ليس لديه الشجاعة ليخبرها بشعوره تجاهها |
Ve şimdi korkuyorsun çünkü yanlış aşkın kapanından kurtulmak için kendi ayağını koparacak kadar cesareti olan bir kurt olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | و الآن أنت خائف لأنك تعرف أن الجزء الكبير منك هو ذئب لديه الشجاعة الكافية لقطع يده للهروب من فخ الحب الخطأ |
Kötü kuralı yıkma cesareti olan insanlar asıl kahraman onlardır. | Open Subtitles | من لديه الشجاعة كي يخرق قانوناً سيئاً هو البطل |
Hitler'e karşı çıkabilecek pozisyondaki General'lerden bunu yapabilecek cesarete sahip kimseyi bulamadım. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أجد جنرال واحد في منصب مرموق لديه الشجاعة ليواجه هتلر |
Benim hatam, Wayne Palmer'ın bu makamı dolduracak ileri görüşlülüğe ve cesarete sahip olduğunu düşünmekti. | Open Subtitles | ...(خطأى كان أنى صدقت أن (وين بالمر لديه الشجاعة والرؤية ليشغل هذا المنصب |
Bir çocuğu terk edecek cesareti olan insanlar,.. | Open Subtitles | أقول أن كائنًا من كان كانت لديه الشجاعة لهجر طفل |