Evet, ne yazık ki, tek dürüst olma... yeteneğine sahip olan kişi sensin. | Open Subtitles | وأنا صادق مع نفسي للأسف أنت الشخص الوحيد الذي لديه القدرة ليكون صادقاً |
Anladım ki, fotoğraf haberciliği, kendine özgü bakış açısıyla haberleri duyurma yeteneğine sahip. | TED | وفهمت أن التصوير الوثائقي لديه القدرة على ترجمة الأحداث من وجهة نظرها |
Düğmeye basıcak olan o olmayabilir, ama ikimizde biliyoruz ki bağışlama gücü var ve bağışlamayacak,hiç bağışlamadı. | Open Subtitles | ربما ليست كل السلطات بيده لكن كلانا يعلم أنه لديه القدرة لمنح الرحمة و لن و لم يفعل من قبل |
Biri Tanrı için şarkı yazarak bir trajediyi sona erdirme gücüne sahip midir? | Open Subtitles | من يكتب اغنية لرب ليس لديه القدرة الكافية لايقاف مأساة مثل هذه ؟ |
Ölüleri diriltecek gücü olan bir şey vericileri ve onları açın. | Open Subtitles | شيء أن لديه القدرة لرفع الموتى وتحويلها إلى أجهزة الإرسال. |
ve anladım ki belgesel fotoğrafın olayları onların açısından anlatma yeteneği vardı. | TED | وأنا أفهم أن التصوير الوثائقي لديه القدرة على ترجمة الأحداث من وجهات نظرها. |
Bu maskeli deli adam insanların bükme gücünü alma yeteneği var | Open Subtitles | هذا الرجل المجنون لديه القدرة ليحرم الشخص من التسخير بشكل دائم |
Burada, bizi serbest bırakabilecek yeteneği olan birisi var mı? | Open Subtitles | هل هناك أي واحد هنا لديه القدرة على تحريرنا؟ |
Yani DNA'mızın yara iyileştirici mekanizmaların bu şekillerini yapabilme kapasitesi var. | TED | إذًا فال DNA لديه القدرة على معالجة ذلك النوع من الجراح |
Yaptığımız her değişikliğin geleceği değiştirme potansiyeli var. | Open Subtitles | كل تغيير نقوم به لديه القدرة على تغيير المستقبل. |
Tüm gezegeni yok edebilecek bir enerji potansiyeline sahip. | Open Subtitles | لديه القدرة على محو الكوكب بأكمله. |
Buna sahip olan tüm sistemlerini devre dışı bırakma gücüne sahiptir. | Open Subtitles | أيّا كان هذا بحوزته، سيكون لديه القدرة على تجاوز نظامهم بالكامل. |
Bir diğer karakter olan Jami de fantastik icatlar yaratma yeteneğine sahip. | TED | شخصية أخرى تسمى جامع لديه القدرة على صنع إبتكارات مذهلة. |
Bu nesne herneyse, kalbi anında durdurma yeteneğine sahip. | Open Subtitles | مهما كان هذا الجهاز، لديه القدرة على ايقاف القلب فجأة |
Bir kerede yalnız bir değil pek çok düşünceye odaklanma yeteneğine sahip. | Open Subtitles | لديه القدرة ليس فقط بالتركيز على فكرة واحدة, بل العديد من الأفكار مرة واحدة. |
Düğmeye basıcak olan o olmayabilir, ama ikimiz de biliyoruz ki bağışlama gücü var ve bağışlamayacak, hiç bağışlamadı. | Open Subtitles | ربما ليست كل السلطات بيده لكن كلانا يعلم أنه لديه القدرة لمنح الرحمة و لن و لم يفعل من قبل |
Şüphesiz yaşlı olmasına rağmen, yazışmalarını tamamlamak için hala yeterli dayanma gücü var. | Open Subtitles | بالرغم من أنه عجوزٌ بلا شك لازال لديه القدرة على .التحمل بما يكفي لإنهاء مراسلاته |
Bunu gerçekleştirebilecek gücü var değil mi? | Open Subtitles | لديه القدرة لفعل ذلك, أليس صحيحًا؟ |
Benim krallığımda sonsuz yaşam bahşedebilme gücüne sahip bir kadehin efsanesi bilinir. | Open Subtitles | في مملكتي، توجد أسطورةٌ عن كوبٍ لديه القدرة على منح حياة أبديّة |
Bunu yaparsa dünyadaki tüm zihinleri kontrol etme gücüne sahip olacak. | Open Subtitles | وإن قام بهذا، سيكون لديه القدرة للسيطرة على كل عقل بالعالم |
Dilediği zaman bir şehri yok etme gücü olan biri bir kızı öldürmek gibi bir hevese gerek duymaz. | Open Subtitles | أى فرد لديه القدرة على تدمير مدينة في الوقت الذى يريده لا يحتاج الى رياضة دنيا و يقتل فتاة من المحتمل أن أكون مخطئا بالطبع |
Çünkü bir yeteneği vardı insanları o kadar başarılı bir şekilde ortadan kaybediyordu ki gizem sınırlarını zorluyordu. | Open Subtitles | لأنّ لديه القدرة على جعل الناس يختفون بشكل كامل بحيث جاوَز حد الغموض |
Kurt'un başkalarının gücünü emme ve arttırabilme yeteneği var. | Open Subtitles | ولف لديه القدرة فريدة من نوعها لاستيعاب القوى وزيادتها أضعافا مضاعفة. |
Programı aktif hâle geçirme yeteneği olan tek kişinin Falcon olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | لكني إعتقدت أن الشخص الوحيد الذي لديه القدرة علي تنشيط البرنامج هو الصقر. كيف تمكنت من فعل ذلك وهي وراء القضبان؟ |
Bu sensin, Harry. Çocuğun, değişecek kapasitesi var. | Open Subtitles | هذا أنت يا هاري الولد لديه القدرة على التغير |
Önemli bir olay olma potansiyeli var. | Open Subtitles | هذا لديه القدرة أن يكون حدث ضخم |
Tüm gezegeni yok edecek enerji potansiyeline sahip. | Open Subtitles | لديه القدرة على محو الكوكب بأكمله. |
Ayrıca, sadece bunu yapmak değil, herkes, herbirimiz ve dünyadaki tüm insanlar müziğin bir parçası olma ve oldukça dinamik olarak müziği yaratma gücüne sahiptir, ve bu benim işimin en önemli kısımlarından biri. | TED | وأنا أود أن أضيف أن الموضوع لا يتعلق فقط بعزف الموسيقى لكن كل شخص ، أي واحد منا ، أي شخص في العالم لديه القدرة على إبداع وأن يكون جزءا من الموسيقى بصورة أكتر حيوية وديناميكية وهذا هو الجزء الأساسي من عملي |