Ve onun bir karısı var. Beni artık etrafında istemedi. | Open Subtitles | و لديه زوجة, لم يعد يرغب برؤيتي حوله بعد الآن |
Sergis Bauer'in Prag'da yaşayan bir karısı var. | Open Subtitles | فأن الرجل المدعو سيرجس بوير لديه زوجة تعيش فى براغ الآن, |
Ve kimin iyi bir karısı varsa cenneti şapkasında taşır. | Open Subtitles | و أن من لديه زوجة صالحه فهو يملك الجنه بقبعته |
Bir ailesi ve bir eşi var. Tom, Lütfen Tom. | Open Subtitles | إنظر إليه لديه عائلة لديه زوجة توم رجاء لا |
karısı vardı ve merkezin bundan haberi yok muydu? | Open Subtitles | كان لديه زوجة بدون علم مركز التحقيقات عنها؟ |
karısı ve çocuğu yoktu, o yüzden miras bana kaldı. | Open Subtitles | لم تكن لديه زوجة ولا أبناء إذاً فالثروة انتقلت إلي |
Robberto'nun Miguel'le tanışmadan önce bir karısı varmış. | Open Subtitles | قبل ان يلتقي ميغيل بروبيرتو روبيرتو كان لديه زوجة |
Mükemmel bir karısı var fakat bu ufaklıkla oynaşıyor. | Open Subtitles | أقصد أن لديه زوجة رائعة، وهو يفضل أن يعاشر هذة الحقيرة |
Adamın Filipinlerde bir karısı var ve kadın ortaya çıkıyor kadınla arkadaş oluyoruz ama kadın adamı boğuyor ve suçu benim üzerime atıyor. | Open Subtitles | والذي يتبين أن لديه زوجة في الفلبين أصبحنا أصدقاء ولكنها خنقته بأفخاذها ومن ثم ألقت التهمة علي |
Richard Williams, 43 yaşında, kendi iş çalışır bir karısı var ve bir kızı... | Open Subtitles | ريتشارد وليامز بعمر 43 سنةً، يُديرُ عملُه الخاصُ، لديه زوجة وبنت |
Deniz kenarında muhteşem bir evi var başarılı bir şirketi var, Asyalı karısı var. | Open Subtitles | لديه هذا المنزل الرائع على الشاطئ لديه شركة ناجحة لديه.. زوجة اسيوية |
Yaşlı bir adamın genç, cezbedici bir karısı olmasını uygun bulmazsınız belki. | Open Subtitles | ربما تظن انه ليس من المناسب لرجل عجوز ان يكون لديه زوجة صغيرة و مرغوبة |
Bana kalırsa onu bekleyen bir karısı ve altı çocuğu vardır. | Open Subtitles | قد يكون لديه زوجة وستّة أطفـال ينتظرونـه |
Hem güzel bir eşi var hem sen iyileşmek için fırında çalışırken onun onca parası var... | Open Subtitles | ليس لأنّه لديه زوجة جميلة إنّه ليس فقط امتلاكه لكُلّ تلك الأموال بينما أنت تعمل كادحًا لجلب بعض الفطائر |
İngiltere'de bir karısı vardı ama belli ki bir Hintli kadına tutulmuştu. | Open Subtitles | كان لديه زوجة في إنجلترا ولكن يبدو انه تولى مع هذه المرأة الهندية الشابة. |
Önceden başka bir karısı varmış ama ölmüş. | Open Subtitles | كان لديه زوجة أخرى قبها ولكنها ماتت |
Zaman geçince, Tommy'nin evli ve yeni doğan bir bebeği olduğunu öğrendik. | Open Subtitles | و كما أتضح فيما بعد ان تومى كانت لديه زوجة و طفله |
Evet, eşi ve çocuğu olan birini kimin öldürdüğünü bulmak için görevlendirilseydin, sen de suçlu hissederdin. | Open Subtitles | حسنٌ ، انتَ أيضاً قد تشعر بالذنب. لو عيّنت رجلاً لديه زوجة و أبنة، ليقوم بمهمة ، حيث يقتل بسببها. |
Görünüşe göre yıldız forvetimizin hamile bir eşi olduğunu bilmiyormuş. | Open Subtitles | يبدو انه لم يعرف ان نجمنا لديه زوجة حامل .... |
Tuhaflar'dan birinin eşi kafayı Faberge'larla bozmuş. | Open Subtitles | "أحد أعضاء "الرفاق الغرباء " لديه زوجة مهووسة ببيض "فابرجيه |
Çamaşır katlayarak saatte 9 dolar kazanan hademelerden acaba kaç tanesinin cip alan karısı vardır? | Open Subtitles | كم من لهم صلاحية الوصول للمفاتيح لديه زوجة تعمل بطي الملابس بـ9 دولارات إشترت سيارة إسكاليد نقداً |