Yani hoşçakal demeden gitmek zorunda değilim. | Open Subtitles | والذي يعني بانني لستُ مضطرة للمغادرة بدون توديعك |
-Ben Eleanor Waldorf'um. Bir çocuk tarafından yapılan bir elbise için onur duymak zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة لأن أنسب لي فستاناً صممته طفلة |
Şu anda yapmak zorunda değilim. Yani bana ihtiyacın varsa... | Open Subtitles | لكنني لستُ مضطرة لفعل ذلك الآن، أقصد، ليس إن كنتِ تحتاجينني. |
Politika ile ilgili fikirlerimi belirtmek zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة للتحدث عن آرائي السياسية. |
Rohmer'i sevmek zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة أن أتقبل (رومر), نحن في بلد ديمقراطي *رومر: |
Sana açıklamak zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة أن أشرح لكَ. |
Bunu dinlemek zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة لسماع هذا |
Ava bak.. güzel kıyafet ya da ayakkabı giymek zorunda değilim.. | Open Subtitles | (حسناً, (إيفا لستُ مضطرة لأرتداء الثياب أو الأحذية الفاخرة |
Seninle konuşmak zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة أن أتكلّم معكِ |
Söylemek zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة لذلك. |
Bunları sana anlatmak zorunda değilim ki, Larry. | Open Subtitles | ( لستُ مضطرة لشرح ذلك لك ( لاري |
Sormak zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة لهذا إنّها لا تكذب، (ديفيد) |