Bana güvenmek zorunda değilsin. Ama sana güvendiğimden kesin eminim. | Open Subtitles | لست مضطرة للثقة فيّ، لكنّي أعلم يقينًا أنّي أثق بك |
Çünkü koşmak zorunda değilsin. İstersen şurada biraz kestirebilirsin. | Open Subtitles | أنت لست مضطرة لذلك لأنه يمكنك أخذ غفوة هنا الآن |
Eğer istemiyorsan, dışarı çıkmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لست مضطرة لتأتي معنا اذا كنت لا تريدين ذلك |
Bu evdeki her şeyin yarısı benim, kapı çalmama gerek yok. | Open Subtitles | أملك نصف الأشياء في هذا المكان ، لست مضطرة أن أطرق |
Ondan bahsetmene gerek yok. Balon çocuktan haberim var. | Open Subtitles | لست مضطرة لذكر فتى الفقاعة، أعرف أمر فتى الفقاعة |
Parayı sağlamak zorunda değilim, çünkü artık sen bana hiçbir şey yapamazsın. | Open Subtitles | لست مضطرة للحصول عليه لأنه لا يمكنك فعل شيء لي بعد الآن |
En azından artık o kötü gazını koklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | على الاقل انتي الان لست مضطرة لتشمي رائحة غازها بعد الان كاثرين |
Burayı ya da beni sevmek zorunda değilsin | Open Subtitles | لست مضطرة لأن تحبيني أو أن تحبي المكان هنا |
Ve sen de bundan bahsetmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لكنه أمر لا يخصني و لست مضطرة للتحدث عنه |
Carrie, istemiyorsan yapmak zorunda değilsin. İstiyorum. | Open Subtitles | لست مضطرة لفعل ذلك كاري ان لم تكوني ترغبين |
Artık burada çalışmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لست مضطرة للعمل في هذا المكان أكثر من ذلك |
İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لست مضطرة لفعل اي شيء لا تريدين ان تفعليه |
Üstümü çıkarmama gerek yok, Ama yinede yapacağım. | Open Subtitles | لست مضطرة لخلع قميصي، لكنني أفعل على أية حال |
Büyüyünce de moda tasarımcısı olabilirim. Hemen yarın olmama gerek yok. Hayır. | Open Subtitles | أعنى أنه بإمكانى أن أصبح مصممة أزياء عندما أكبر فأنا لست مضطرة أن أصبح كذلك قريباً |
Benim bunları bilmem gerek yok çünkü Showtime'da bir dolu boks uzmanı var. | Open Subtitles | لست مضطرة لمعرفة أي شيء بهذا الخصوص لأن شبكة الشوتايم، لديها أسطول من الخبراء |
Neden? Kontrol etmene gerek yok. Keşke kontrolü biraz bırakabilsen. | Open Subtitles | أنت لست مضطرة لذلك أتمنى أن تفقدى منها أكثر |
Seni görmek için bu kadar beklememe gerek yok. | Open Subtitles | لست مضطرة إلى الإمتناع عن رؤيتك طوال هذه الفترة |
Bunlar benim insanlarım. Şu an evimdeyim. Kontes'i oynamak zorunda değilim. | Open Subtitles | هؤلاء هم ناسي ، انا في وطني الآن لست مضطرة إلى لعب دور الكونتيسة |
Sana hesap vermek zorunda değilim Carrie. Yap gitsin. | Open Subtitles | لست مضطرة لشرح لك شيء لك فقط افعلي ما امرتكِ به |
Lucas'la odaları değiştirdim. Ben de yerde uyumak zorunda değilim, değil mi? | Open Subtitles | لقد بدلت الغرف مع لوكاس ، و بالتالى فأنا لست مضطرة أن أنام على الأرض ، أليس كذلك ؟ |
Tamam, zarları bana ver. Eve git. Oynamaya mecbur değilsin. | Open Subtitles | فقط إعطني النرد و إذهبي إلى بيتك، أنت لست مضطرة للعب |
Hayır, tacizcilerin evine gitmek zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | كلا لست مضطرة للذهاب الى منزل المعتدي الجنسي |
Bak, gelmen gerekmiyor, tamam mı? Yani, her şeyi unutabilirsin. Sadece unut, tamam mı? | Open Subtitles | لست مضطرة إلى الذهاب, يمكننا أن ننسى كل شيء, حسناً؟ |
Bisikletini getirdim. gerek yoktu. Billy'e gidip, kendim alırdım. | Open Subtitles | لست مضطرة لعمل هذا، كنت سأذهب إلى بيلي لأستردها بنفسي |
Hayatımda kimseye hesabını vermek zorunda olmadığım tek şey-- sadece bana ait birşey. | Open Subtitles | الشيء الوحيد في حياتي لست مضطرة لافسره لأحد انه لي |