Konuşmak falan zorunda değilsin. İnsanlarla olmak iyi gelir ama. | Open Subtitles | لست مضطرًّا للتحدث أو نحوه، لكن يفضَّل أن تكون مع أناس. |
Konuşmak falan zorunda değilsin. İnsanlarla olmak iyi gelir ama. | Open Subtitles | لست مضطرًّا للتحدث أو نحوه، لكن يفضَّل أن تكون مع أناس. |
Bunu yaparken burada durmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لست مضطرًّا للبقاء هنا وحضور هذا. |
Tam önünde duruyorum. Burda değilmişim gibi konuşmana gerek yok. | Open Subtitles | إنّي ماثلة أمامك، لست مضطرًّا للحديث عنّي بصيغة الغائب. |
Baba, biliyorum. Benim için endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | أعلم يا أبي، لست مضطرًّا للقلق عليّ. |
- Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | -أجل، لست مضطرًّا لفعل ذلك . -حقًّا؟ |
Gitmek zorunda değilsin. Hâlâ bir hayatın olabilir. | Open Subtitles | (ماسيو)، لست مضطرًّا للمغادرة، ما زال بوسعك أن تنعم بحياة. |
Dean bekle bir saniye. Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | (انتظر يا (دين لست مضطرًّا للقيام بهذا |
Eğer bana hatırlatmak gerek yok. Ne kadar değerli benim kargo olduğunu. | Open Subtitles | "لست مضطرًّا لتذكرتي كم أن حمولتي نفيسة" |