Benim yanımdaki adam son derece hoş bir beyefendiydi ve kendini Bay Herbert Levine olarak tanıttı. | TED | كان الرجل الذي بجانبي لطيفًا للغاية، وقدم نفسه كالسيد هيربت ليفين. |
Tamam, aslında göründüğüm kadar hoş biri değilim. | Open Subtitles | حسنًا، أنتِ تعلمين, أنا لست لطيفًا كما أبدو. |
Bunu yaparak hiç de nazik olmadığını düşünüyorum. | Open Subtitles | حسنًا لا أعتقد أن هذا كان لطيفًا منك على الإطلاق |
Evet, herkesi bir araya toplamak Güzel olur diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | أجل، لقد ارتأيت أنه سيكون أمرًا لطيفًا أن نجتمع كلنا |
Ama sen onun diğer yanını bilmezdin. Çok tatlı da olabilirdi o. | Open Subtitles | لكن انت لم تعلم جانبه الاخر, يستطيع ان يكون لطيفًا |
Çaresiz bedenler karşımda uzanıyor, ve ben kibar olmak zorunda değilim! | Open Subtitles | الناس الذين يكذبون عاجزين تمامًا، وأنا ما كان عليّ أن أكون لطيفًا. |
Anladığını söyle. Mavinin sevimli olduğunu anlıyor musun? | Open Subtitles | أخبريني أنكِ فَهمتِ , هل فهمتِ أن الأرزق ليس لطيفًا جدًا ؟ |
Sen kendinkini getirdin mi? Böyle davrandığın zaman hiç hoş değilsin, McKay. | Open Subtitles | أتعلم أنك لا تكون لطيفًا عندما تتصرف بهذا الشكل؟ |
Bunu sadece hoş görünmek için söylüyorsun. Onun için ne istiyorsun? | Open Subtitles | تحاول فقط أن تكون لطيفًا ماذا تريد بالمقابل؟ |
Ben, ailemin hoş ve düşünceli avukatıydım. | Open Subtitles | أنا كنت لطيفًا ووقورًا وأنا كنت رجل القانون في العائلة |
hoş olmaya çalışmıyordu. Seninle oynuyordu. | Open Subtitles | لم يحاول أن يكون لطيفًا ، لقد كان يتلاعب بك |
Sadece çok hoş bir komşum olduğunu ve birlikte oldukça çok zaman geçirdiğimizi söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها فقط أن لدي جارًا لطيفًا وأننا قضينا الكثير من الوقت معًا أليس ذلك جيدا؟ |
Eve, tatlım, babanın bunu söylemesi hiç hoş değil zaten, bir de sen söyleyince çok daha kafa karıştırıcı oluyor. | Open Subtitles | عزيزتي , ليس لطيفًا لمَّا والدُكِ يقولُ هذا و هو محيِّر لمَّا تقولينهُ أنتِ |
Aileme iki saniye nazik davranamamışsın. | Open Subtitles | لم يكن باستطاعتك أن تكون لطيفًا مع والدي لثانتين فقط |
Cevapları öğren, garsona nazik davran ve hesabın yanına bile yaklaştırma. | Open Subtitles | اجلب أجوبتك، وكن لطيفًا مع النادل، ولا تدعه يقرب الفاتورة. |
"Bu insanlar hakkında Güzel bir şey söyleyecek kimse yok mu?" | TED | كأنها تقول " هل من أحد ليقول شيئًا لطيفًا عن هؤلاء؟" |
Sen çok tatlı bir çocukken, yani geçmişte yaptığımız gibi beraberce daha fazla vakit geçirmemizi isterdim. | Open Subtitles | أتمنى .. أتمنى لو أننا نمضي مزيدًا من الوقت معًا كما كنا نفعل حين كنت طفلا لطيفًا |
Artık onu sevmiyorum. 15 yıl önce iyi ve kibar bir adamla evlendim. | Open Subtitles | لم أعد أحبه قبل 15 عامًا تزوجت رجلاً طيبًا، رجلاً لطيفًا |
Bu konuda daha da ilginç olan, benim bu kadar hırslı olmama rağmen sınıfı sopayla devriye gezmeye hiç niyeti olmayan bu çocuğun sevimli, naif bir ruhu vardı. | TED | لكن الشيء الأكثر إثارة حول هذا الأمر هو أن ذاك الصبي كان لطيفًا ومسالمًا غير مهتم بالقيام بدوريات في القسم حاملًا عصا بيده، بينما كنت أتوق إلى القيام بذلك الأمر. |
Beni yanlış anlamayın, sizi görmek güzeldi... | Open Subtitles | لا تسيئا فهمي، كان لطيفًا حقًا أن أراكما |
Tam olarak hatırlamıyorum. Çok tatlıydı. | Open Subtitles | لا أستطيع ان أتذكره بالضبط لقد كان لطيفًا |
ve ben oldukça şirin olabilirim. | Open Subtitles | ويمكنني أن أكون لطيفًا للغاية. |
Babam da iyiydi. Her şeyi birlikte yapardık. | Open Subtitles | كان أبي لطيفًا أيضًا كنا نفعل كل شيء معًا |
Şimdi birden bire iyi biri oldu öyle mi? - Değişti yani? | Open Subtitles | ثم إذا به فجأة يودّ أن يكون لطيفًا وأن يفتح صفحة جديدة؟ |
Beni de eklemişsin, bu çok hoştu. | Open Subtitles | لقد نسبتِ لي بعض الفضل، الأمر الذي كان لطيفًا للغاية |
Bana karşı hep çok nazikti tıpkı bir babanın olmasını umacağım gibi. | Open Subtitles | لقد كان دومًا لطيفًا معي، كما كنت آمل أن يكون والديّ |
Çok tatlısın, hayatım ama sen çok popüler bir kızsın. | Open Subtitles | حسنًا ، كان ذلكَ لطيفًا منكِ عزيزتي ... لكن أنتِ .. أنتِ فتاة محبوبة |