Nedenini bilmiyorum ama, gelip seninle konuşmak için bir bahaneye ihtiyacım varmış gibi geldi. | Open Subtitles | لا أعرف لماذا، لكنني شعرت أنني بحاجة لعذر لآتي وأتحدث معك |
Bunun için bir bahaneye ihtiyacın var. Ama kanser bir abartı oldu. | Open Subtitles | تحتاج لعذر السرطان قد يكون مبالغة بالأمر |
Seni oryantasyonda görmüştüm ve seninle tanışmak için bir bahaneye ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | لقد رأيتك في حفل الطلاب الجدد واحتجت لعذر حتى أقابلك |
Sende bu sırada o gece için bir mazeret üretmelisin. | Open Subtitles | لكن في غضون ذلك، أنتِ ستحتاجين لعذر غياب لهذه الليلة. |
mazerete ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أشعر بأني أحتاج لعذر |
Gerçekten bir sebebe ihtiyacın var mı? | Open Subtitles | أتحتاج لعذر حقاً ؟ |
Umarım sahiden sarhoşsundur. Çünkü özür dilerken bir bahaneye ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | آمل أنكِ ثملة للغاية؛ لأنكِ ستحتاجين لعذر. |
Aniden eşimi görmek için bahaneye gerek mi var? | Open Subtitles | هل أحتاج لعذر لأرى زوجتي فجأة ؟ |
Bahane mi? Ne zamandan beri bahaneye ihtiyaç duyuyorsun? O çocuk sana tapıyor. | Open Subtitles | عذر، منذ متى تحتاج لعذر لدخول منزلهم؟ |
Oradan çıkman için bir bahaneye ihtiyacın olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | ـ ظننت انك بحاجة لعذر ما للخروج من هناك |
Yapmak için bahaneye ihtiyacı yok gerçi. | Open Subtitles | إنها لا تحتاج لعذر كبير لفعل هذا |
Clark, artık birlikte olmadığımızın farkındayım.... ...fakat beni gelip görmen için, herhangi bir bahaneye ihtiyacın yok. | Open Subtitles | (كلارك) أعرف أننا لم نعد معاً ولكنك لاتحتاج لعذر لكي تأتي لرؤيتي |
bahaneye ihtiyacım yok. | Open Subtitles | نعم لا أحتاج لعذر |
Evet, çok büyük bir bahaneye ihtiyacın olurdu. | Open Subtitles | نعم,أنتِ بحاجة لعذر كبير |
Onu görmek için yeni bir bahaneye ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | ستحتاج لعذر جديد لتراها |
Onu görmek için yeni bir bahaneye ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | و ستحتاج لعذر جديد لتراها |
Etrafındaki dünya yanıp kül olduğunda her şey bir mazeretten ibaret olur ve o mazeret hiçbir halta değmez. | Open Subtitles | كل ذلك يتلخص لعذر وهذا العذر لا يستحق شيئاً عندما يحترق العالم من حولك |
Doğru, konuşup bir mazeret uydurursunuz. | Open Subtitles | -صحيح, لذا يمكنكم أن تكونوا معاً و تخططوا لعذر ما |
O kulübeden uzaklaşmak için bir mazeret lazımdı. | Open Subtitles | كنت بحاجة لعذر للخروج من هذا الكوخ |
İyi bir mazerete ihtiyacın yok. | Open Subtitles | أنتِ لا تحتاجين لعذر جيد |
Sheldon, mazerete ihtiyacım yok benim. | Open Subtitles | شيلدون) , لا أحتاج لعذر) |
Belki de Ma'an'da 20,000 kişiyi gazlamak isteyen ve bir sebebe ihtiyacı olan biri. | Open Subtitles | ربما أنه شخص أراد أن ضرب 20ألفاً بالكيماوي في (معن) و أحتاج لعذر |