Bunu gündeme getireceğinden korktuğum için incelikli bir çözüm buldum. | Open Subtitles | شككت أنك ستثيرين هذا لذا لدي طريقة للتحايل على هذا |
Bu teknolojilerin dünyadaki sansür uygulamalarını aşmak için nasıl kullanılabileceği üzerine çalıştım. | TED | لقد درست كيف يمكن أن تُستخدم هذه التقنيات للتحايل على الرقابة حول العالم. |
Bugünlerde herkesin reklam için bir numarası var. | Open Subtitles | حصل الجميع على وسيلة للتحايل في هذه الأيام.. |
Ama her zaman aldatmak için bir yol bulunur. | Open Subtitles | لكن هُناكَ دائماً طريقَة للتحايل بشيءٍ ما |
Hile yapmak için daha 40 fırın ekmek yemeniz gerek. | Open Subtitles | أنتما مازلتما بعمر الـ 10 سنوات مازال الامر مبكر جدا على للتحايل |
Çocuklarınıza biraz fen bilgisi öğretmek için harika bir fırsat. | Open Subtitles | "إنّها فرصة رائعة للتحايل على أبنائكم ليتعلّموا قليلاً من العلم" |
Bu sadece ilgi çekmek için. Saman alevi gibi olacak. | Open Subtitles | أوه ، هذه مجرد وسيلة للتحايل يضع اللحم في المقلاة يالهمنشئ طفولىللغاية. |
Belge, Alman İstihbaratı'nın gizlilik yasalarını aşması için için CIA ile birlikte çalıştığını öne sürüyor. | Open Subtitles | والتي تشير إلى أن الاستخبارات الألمانية تعمل مع نظيرتها الأمريكية للتحايل على قوانين حماية الخصوصية الألمانية |
Nancy'nin kocası ve arkadaşları evlilik sözleşmeleri için aynı avukatı kullanmışlar. | Open Subtitles | زوج نانسي وأصدقائه استخدموا نفس المحامي للتحايل على وثيقة الزواج |
Sizin de bildiğiniz gibi, genellikle politik figürler güçlerini arttırmak için evlilik dışı ilişkileri vardır ya da birbirlerine bağlıdırlar. | Open Subtitles | كما تعلمين بلا شك الشخصيات السياسية غالبا ما تستخدم مواقفها من السلطة للتحايل على الأعراف التقليدية |
Aslında özel ayrıcalıklar kazanmak için sistemle oynamanın bir yolunu buldum. | Open Subtitles | إنما... بالواقع، ظننتني وجدت طريقة للتحايل على النظام لنيل امتيازات خاصّة... |
Bu beni bir meraka sevketti daha iyi bir yol olabilseydi -- ölümü atlatmak için bir yol ve dünya çapında milyonlarca insanı etkileyebilecek olan hayat hediyesini yine de verebilmek. | TED | و جعلنى ذلك أتساءل إذا كان من الممكن وجود طريقة أفضل-- طريقة للتحايل على الموت و مع ذلك تقديم هدية الحياة التي يمكن أن تؤثر أسيا على ملايين المرضي حول العالم |
Açıklanmış Kanunlar sadece kaçmak için varlar. | Open Subtitles | القانون المشروع هو فقط للتحايل |
Ben, Randy'e ulaşmak için bir yol ararken... | Open Subtitles | (بينما أحاول أن أجد طريقاً للتحايل على (راندي |
O önemsemez. Yeni seçimler için uğraşıyor. | Open Subtitles | إنه لا يهتم إنه يسعى للتحايل. |
Çünkü insanların DiSEqC Protokollerine ulaşmasına engel olmak için 256 karaktere sahip bir AES algoritması kullanmazsınız. | Open Subtitles | لأنك لم تستخدم الـ(إي أيه إس) الخوارزمية مع طول مفتاح 256 فقط لمنع الناس للتحايل مع بروتوكولات الدايسك |
- Ne için? Oy sahtekarlığı suçuna teşebbüs etmek. | Open Subtitles | التآمر للتحايل في الأصوات |
İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu denetimlerini atlatmak için bir yol bulmuş olması durumunda bazı hoş olmayan seçeneklere vurgu yaptı. | Open Subtitles | أوجز بعض الخيارات غير السارة في حال وجدت (إيران) وسيلة للتحايل على تحقيق الوكالة |