Kuşların dış görünüşü dikkat çekici bir şekilde garip gelmese de; üremek için bu tuhaf, çetrefilli, burgu şekilli tertibatılarını kullanırlar. | TED | بالرغم من أن المظهر الخارجي للطير قد لا يصدمك بكونه عجيبًا، فإن الطير يستخدم عضوًا غريبًا، معقدًا، أشبه باللولب الفليني للتكاثر. |
Çünkü, toplumun ısrarla kendisine dayattığı; sadece erkeklerin zevki için ya da üremek için var olduğu algısını yok ediyor. | TED | إنها تدافع ضد إصرار المجتمع على أنها موجودة لرغبة الرجل أو للتكاثر. |
Ama bunu nerede yaparlarsa yapsınlar, büyük yumurtlama sürüleri üremek için toplandıklarında deniz kuşlarının ihtiyacı olan yiyecek yoğunluğunu sağlarlar. | Open Subtitles | ولكن ، أينما كانوا يقومون بذلك، فإن القطعان المُفرخة الضخمة.. تعتبر الغذاء المركزي الذي تحتاجه طيور البحر.. عندما يجتمعوا للتكاثر. |
Onun zamanı yorumlandığında, ideal güzellik ve aşk nesnesi olmaktan üreme nesnesine dönüşmüş. | TED | في تاريخ تفسيرها، تحولت من غرض يرمز إلى الجمال والحب إلى غرض للتكاثر. |
Issızlaştıysa, gemi de yaşanabilirliğini kaybettiğinden, sıçanlar için harika bir üreme alanı olmuştur. | Open Subtitles | لو كان مهجوراً، سيكون الأرض المناسبة للتكاثر بعدما أصبحت السفينة غير متاحة .. |
Güneş tepede, en sıcak zamanlar, en çok buharlaşma, en fazla bulutlar, en çok yağmur, en geniş çoğalma olanakları. | TED | الشمس فوقنا، الحرارة على أشدها، التبخر على أشده، والغيوم على أشدها، الأمطار على أشدها، أي أفضل الفرص للتكاثر. |
Büyük balıkların çoğu üremek için yeterli zamanları olmadan, avlanıp, tükendiler. | Open Subtitles | معظم الأسماك الكبيرة يتم ازالتها من الوجود لأنها لا تمنح الفرصة الكافية للتكاثر |
Büyük flamingolar üremek için Afrika'dan buraya 400 kilometre uçuyorlar. | Open Subtitles | تُسافر طيور الـ فلامنغو الأكبر حجماً مسافة 400 كم من إفريقيا للتكاثر هنا |
En kötüsünü atlattıktan sonra üremek için buzluğa doğru 35 kilometrelik bir yola koyuluyorlar. | Open Subtitles | وقد تجاوزوا أشدَّ الصعاب، ينطلقون في مسيرٍ من 32 كيلومتر صوب المُجمّد للتكاثر |
Orada üremek için toplanacakları kolonilerde yüz binden fazla kuş olabilir. | Open Subtitles | حيث يحتشدون للتكاثر في مستعمراتٍ قد تتألف من 100 ألف فردٍ مترابط |
Kuzey sumruları, burada üremek için daha da uzun bir yoldan geldiler. | Open Subtitles | حتّى أنّ طيور خرشنة القطب الشمالي قطعت رحلةً أطول للتكاثر هنا |
üremek için Kuzey Kutbundan buraya 4000 km. yol geldiler. | Open Subtitles | لقد سافروا لمسافة أكثر من 2500 ميل من القطب الشمالي للتكاثر هنا. |
Menünün üst sırasında da üremek için Meksika'dan henüz gelmiş 20 milyon kuyruklu yarasa var. | Open Subtitles | على رأس القائمة 20 مليون من الخفافيش المذنبة. التي وصلت للتو من المكسيك للتكاثر. |
Örümcekler ağı birçok amaç için kullanır güvenli kılavuz ipi örmek üreme için yumurta sarmak savunma kaçışı ve avını yakalamak da bunlara dahil. | TED | العناكب تستخدم الخيوط لعدة اغراض, من ضمنها كخيط لسحب الاشياء بامان تغليف البيض للتكاثر درع وقاية وامساك الفريسة |
üreme ihtiyacı, farklı hayvanları her yıl birkaç hafta kıyıya getirir. | Open Subtitles | تجلب الحاجة للتكاثر حيوانات عديدة و مختلفة.. للساحل كل عام ولمدة أسابيع قليلة |
Farklı üreme stratejileri vardır, ama her biri hayatta kalacak olan yavruların sayısını en üst seviyeye ulaştırmayı amaçlamaktadır. | Open Subtitles | توجد خطط مختلفة للتكاثر لكن كل منها يسعى لزيادة عدد الصغار الذين يتمكنون من البقاء |
Yani, üreme işinde uzmanlaşmışlar | TED | هذا لنقول , إنهم متخصصون بإستعدادهم للتكاثر . |
İnsanoğlu, gen havuzunun daralması, gen sayısının azalması veya üreme çeşitliliğinin düşmesi gibi tehlikelerle karşı karşıya kalsaydı... hayatta kalabilmek için ne gibi adaptasyonlar geçirirdik? | Open Subtitles | إذا النوعِ الإنسانيِ هُدّدَ مِن قِبل تحول للجيناتِ أَو الجيناتِ السيّئةِ أو قدره أصغر للتكاثر والذى نحن يجب أن نعتبره مقياس |
Güneş tekrar gitmeden önce bir üreme yarışı başlıyor. | Open Subtitles | إنه الآن سباق للتكاثر قبل أن ترحل الشمس |
Biliyorum ama o rahatlık çoğalma planımıza ket vuruyor. | Open Subtitles | أعلم، ولكن حريتك ليست في صالح خطتنا للتكاثر. |
Kuzey Kutbu sahilleri birdenbire yumurtlama dönemindeki kuşlarla doluyor. | Open Subtitles | احتشدت الطيور التي قدمت للتكاثر في السواحل القطبية |