Dört şahit ateş edildiğini görmüş ve tanıklık etmeye hazır. | Open Subtitles | نحن عندنا أربعة شهود الذين رَأوا إطلاق النار وراغبون للشهادة |
Senatörler, Bay Naylor Tütün Araştırmaları Akademisi'nde ...neler olup bittiğine tanıklık etmeye gelmedi. | Open Subtitles | أعضاء مجلس الشيوخ، السيد نايلور ليس هنا للشهادة على السلوك أكادمية دراسات التبغ |
Bugün, sırf oğlunuz tanıklık etmek için öne çıktı diye burada olmamalıydık. | Open Subtitles | لم يكن يجدر بنا التواجد هنا اليوم فقط لأن إبنَك تقدّم للشهادة |
Savcılık, kocasının defalarca arayıp aleyhine ifade vermek için yalvardığını söyledi. | Open Subtitles | قال المدّعي العام أنّ زوجها إتّصل عدّة مرّات، يتوسّل للشهادة ضدها. |
Aynı zamanda komiteye girdiğin andan itibaren hesabınıza girmeye başlayan büyük miktarlardaki paralar için ifade vermeye de hazır. | Open Subtitles | وهي أيضاً مستعدة للشهادة على أنه تم إيداع مبالغ طائلة مباشرة ًفي حسابك عملياً من لحظة إنضمامك لهذه اللجنة. |
Onu şahitlerin önünde vurdu, ama kimse şahitlik etmedi ve dava düştü. | Open Subtitles | أرداه قتيلاً أمام الشهود و لم يأتي أحد للشهادة تم إسقاط القضية |
Alkatraz'daki hayatı açığa çıkarmak için, mahkumları tanık olarak çağırtacağım. | Open Subtitles | سأستدعى السُجناء الى المنصة للشهادة بخصوص الحياة فى الكتراذ |
tanıklık edecek kadar yaşasaydı pisliğine bulaştıracağı kişiler tarafından öldürüldü. | Open Subtitles | وتم قتله بواسطة أياً كان المتورط، هذا لو عاش للشهادة |
Mahkemede tanıklık yapmam için baskı yapacak. | Open Subtitles | سوف يجبرني على الحضور للشهادة أمام المحكمة |
Şey bildiğin gibi tanıklık yapacağım.Mahkeme tatilde. | Open Subtitles | حسن ، لن أذهب للشهادة إذا كان هذا ما تعنيه المحكمة في استراحة |
Bayan Eels,muhtemelen tanıklık yapmak zorunda kalacaksınız.. | Open Subtitles | السّيدة ايلس ، من المحتمل ستذهبين للشهادة |
Bununla beraber, diyebilirim ki, yürekli bir şekilde öne çıkarak mahkemede tanıklık etmeyi.. | Open Subtitles | على أي حال ، إن هذه البلدية تَعتبِرُ حماية المواطنين الذين يتقدّمون للشهادة أولويةً قصوى |
Ben, ben söylemek isterim ki eğer bizlerden birinin ifade vermesi gerekirse aileye yardımı dokunacak her şeyi yapmaktan büyük memnuniyet duyarım. | Open Subtitles | أدرت أن أقول أنه إذا طلب أحد منا للشهادة سأكون سعيداً بفعل أى شئ لمساعدة العائلة |
Sonradan ifade vermen gerekirse kimse seni suçlamayacak, öyle mi? | Open Subtitles | حتى لا يتم إلقاء اللوم عليك إذا أظطررت للشهادة فيما بعد؟ |
Bu dava için ifade vereceği tarihten sadece iki gün öncesi değil mi? | Open Subtitles | ألم يكن هذا قبل يومين فقط من إستدعائها للشهادة بهذه القضية؟ |
Onu şahitlerin önünde vurdu, ama kimse şahitlik etmedi ve dava düştü. | Open Subtitles | أرداه قتيلاً أمام الشهود و لم يأتي أحد للشهادة تم إسقاط القضية |
Kocanı korumak için o dosyayı tecrit ettiğine dair şahitlik etmek için hepsi sırada bekliyor. | Open Subtitles | كله جاهز للتسليم كلهم جاهزون للشهادة بأنكِ صادرتى هذا الملف لحماية زوجكِ |
İddia makamı, Wilfred Keeley'i tanık kürsüsüne çağırıyor. | Open Subtitles | الإدعاء يطلب للشهادة ويلفريد كيلي إلي المنصة |
Ve eğer keşfederse, seni mahkemeye çağırır, bu işi zor yoldan hallederiz. | Open Subtitles | ،وعندما يحدث ذلك، سنطلب مثولك للشهادة وسنسلك الطريق الصعب |
Maalesef ki sen o sırada reçeteli ilaç kullanıyordun bu da demek oluyor ki onun ifadesini reddetmek için seni konuşmaya çıkaramayız. | Open Subtitles | للأسف، كنتِ تحت تأثير حبوب طبية وقتذاك، مما يعني أننا لا نستطيع استدعاءك للشهادة لدحض شهادته. |
Eğer istediği buysa, onlardan birini kürsüye çağırması gerekir. | Open Subtitles | وإن كان هذا ما يريده فعليه أن يستدعي أحدهما للشهادة |
Onu şehit ettim. O şimdi yukarıda bana yer tutuyor. | Open Subtitles | لقد دفعته للشهادة , انه في الأعلى الآن و هو يحافظ على دفء كرسيي |