Ve bir ülke kangrenken Duygusal davranılmaz. | Open Subtitles | عندما تنخر الغرغرينا لحم أمة ما لا مكان للعواطف |
Ama teyzem babama çok Duygusal olduğunu söylemiş. | Open Subtitles | لكنّ خالتي أخبرت أبي بأنّها كانت مثيرة للعواطف |
Tanrım, kişisel gereksinim ve kimlik açısından Duygusal görünüşümüzün manzarası nasıl da birden değişti? | Open Subtitles | ياإلهي , ألا يغيّر ذلك أرضيّة نظرتنا للعواطف تجاه احتياجاتنا و شخصيتنا ؟ |
-Hayır, unut gitsin. -O restoran Stuart'ı duygu selinde boğar. | Open Subtitles | اسمع يا فيل , ذلك المكان يعد منجم للعواطف لأجله |
Anne, Woodcock gibi duygu yoksunu bir adam için oldukça büyük bir adım. | Open Subtitles | بالنسبة للعواطف الكسيحة ل وودكوك فتلك خطوة كبيرة |
Pek çok kişi tarafından ruhun merkezi olarak düşünüldü, Duyguların saklandığı yer olarak. | TED | وقد اعتبره العديدون كمستقر للروح، كمستودع للعواطف. |
Sanırım biliyorum kaptan. duygusallığa vaktimiz yok. | Open Subtitles | ليس لدينا وقت للعواطف |
Ailelerin izlemesine izin vermiyoruz. Fazla Duygusal bir durum yaratıyor. | Open Subtitles | لا ندع العائلات يشاهدون هذا ملهب للعواطف |
İlmek sırasında Duygusal olarak daha fazla zarar görebileceğinden endişe ediyoruz. | Open Subtitles | نحن قلقون إنكِ معرضة للعواطف في عملية الدمج الآن |
Bazen Duygusal şeyler bedeni etkiler. | Open Subtitles | أحياناً، التغييرات الكبيرة للجسم تعود للعواطف القوية... |
Duygusal ol ama fazla değil-- | Open Subtitles | مثير للعواطف, لكن ليس مبالغاً فيه |
Ama buluşma vakti geldiğinde Duygusal olarak hazır değildim. | Open Subtitles | لكن عندما حان الوقت , أنا... لم أكن مستعدة للعواطف. |
Duygusal tepkilerin, kasıtlı bir tasarımın ürünü - Neden? | Open Subtitles | أستجابتك للعواطف هي نتيجة تصميم مقصود |
Oldukça Duygusal.. | Open Subtitles | إنها مثيرة للعواطف |
Erkek olan askeri bir model, kız ise sosyal etkileşim için dizayn edildi, duygu taklitleri, belki kendini başkasının yerine koyma. | Open Subtitles | هو صمم في شكل عسكري قتالى وهى وجدت لتكون قادرة على التواصل الاجتماعي محاكية للعواطف والأحاسيس |
'Ne' ise şimdi Tanrı'nın zihnini yansıtmak için değil, insanın duygu karmaşasını takip etmek içindi. | TED | حيث ان ال "لما" لم تعد متعلقة بالرب لكنها اصبحت متابعة للعواطف المتضاربة للانسان |
Bu kadar duygu sömürüsü yeter, Shivaay! | Open Subtitles | كفى ابتزازاً للعواطف شيفاي بالله عليك |
Bugün kalp yalnızca aşkın kaynağı değil diğer Duyguların da kaynağı; atalarımız yanılıyorlardı. | TED | اليوم، نعرف بأن الحب ليس مقره القلب، بحد ذاته، ونفس الأمر بالنسبة للعواطف الأخرى؛ أجدادنا كانوا مخطئين. |
İnsani Duyguların, kararlarına gölge düşürmesine izin verme. | Open Subtitles | لا تسمح للعواطف الإنسانية أن تؤثر على حكمك |
Bu yarıktan ilerleyen kan bu beze dokunur ve Duyguların tetiklenmesine neden olur. | Open Subtitles | الدم الذي يتدفق من هذا الشق يلمس هذه الغدة مُثيراً للعواطف التي نشعر بها |
Burada duygusallığa yer yok. | Open Subtitles | لا مكان للعواطف |
Aşırı duygusallığa zaman yok, Charlie. | Open Subtitles | ليس لدينا وقت (للعواطف يا (تشارلي |