Marguerite eski evlere bayılır. Orada yaşamak için sabırsızlanıyor. | Open Subtitles | أنها تعشق المنازل القديمة وتتوق للعيش فيه |
Soğuk, yağmur ve, İngilizlerin dışında yaşamak için iyi bir yer olacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | حسناً ، بعيد عن البرد والروتين والنظام الطبقي والإنجليزية. فكرت أنها قد تكون مكاناً جميلاً للعيش فيه. |
yaşamak için güzel bir yer buldum, ve sen de tekrar evlendin. | Open Subtitles | و وجدت المكان الأجمل للعيش فيه و أنت أيضاً، تزوجتِ مجدداً |
Burayı yaşanacak hale getirmek için çok çalıştım. | Open Subtitles | عملت جاهده لجعل هذا المكان لائقا للعيش فيه |
Bir iş ve kalacak bir yer bulana kadar. | Open Subtitles | . لا ، هى يجب أن تجد عمل , و مكان للعيش فيه |
Ne güzel, hayır ben yaşayacak bir yer bulman konusunda sormuştum? | Open Subtitles | نعم، لا، أقصد خططك لإيجاد مكان ما للعيش فيه |
Sana yaşaman için bir şans veriyorum. | Open Subtitles | أنا مما يتيح لك فرصة للعيش فيه. |
Hadi, Pooter. yaşamak için yeni bir yer bulmak zorundayız. | Open Subtitles | هيّأ بوثر علينا البحث عن مكان أخر للعيش فيه |
Bakıcılara yaşamak için bir yer vermeniz harika bir şey. | Open Subtitles | من الرائع أنك تعطي الممرضات مكان للعيش فيه |
Eğer herkes dünyayı benim gördüğüm gibi görebilseydi, yaşamak için çok daha iyi bir yer olurdu. | Open Subtitles | .. لو إن الجميع يرى العالم كما أراه . لكان أفضل مكاناً للعيش فيه |
Şekercileri ve çikolata dükkanlarını saymazsak, yaşamak için muhteşem bir yer, değişimin çok olmadığı bir yer. | Open Subtitles | حيث محلات الشموع والحلوى إنها حقاً مكان جميل للعيش فيه مكان حيث لا تتبدل الأمور كثيراً |
yaşamak için bir yere karar vermesi gerek. | Open Subtitles | إنه بحاجة لإتخاذ قرار بشأن مكان للعيش فيه.. |
yaşamak için güzel yer, ama alışmak gerekiyor. | Open Subtitles | هذا مكان جيد للعيش فيه ولكن يجب عليك التكيف |
Burası, şu şey yapılmadan önce fakirdi ama yine de yaşamak için elverişliydi. | Open Subtitles | هذا المكان، قبلَ مجيء ذلك الشيء، كان فقيرًا، لكن كان لايزال مكانًا لائقًا للعيش فيه. |
Fakat bazı şeyleri halletmek konusunda bazı orijinal yollarla, bazı temel tavsiyelerle, şehirleri gerçekten yaşamak için harika yerler haline getirebilirsiniz. | TED | ولكن مع بعض الوسائل الأصلية لجعل الأشياء تتم مع بعض الوصايا الاساسية، يمكنك بالفعل جعل المدن أن تصبح مكان عظيم للعيش فيه |
Çocukken Kaliforniya'da yaşıyordum, yaşamak için genel olarak güzel bir yer olarak bilinir, fakat bir çocuk olarak benim için Kaliforniya birazda korkutucuydu. | TED | عندما كنتُ صغيرة، عشتُ في كاليفورنيا والتي تعتبر-كما تعرفون- مكانًا جميلاً جدًا للعيش فيه ولكن بالنسبة لطفلة، كانت كاليفورنيا أحيانًا مكانًا يخيفني قليلاً |
yaşamak için çok arzu edilen bir yer. | TED | انه مكان مرغوب فيه للغاية للعيش فيه. |
Mars'a ait bu manzaralar her ne kadar dünyamızdaki çöllere benzese de, ki oralar aklımızda öncü olma ve keşif gibi fikirlerle bağlantılı olan yerlerdir, Dünya ile karşılaştırılırsa, Mars yaşamak için bayağı berbat bir yer. | TED | لكن على الرغم من أنّ آفاق المريخ تشبه صحاري عالمنا، والأماكن التي ترتبط في خيالنا بالأفكار حول الريادة والحدود، مقارنة مع الأرض المريخ هو مكان رهيب جدًا للعيش فيه. |
Eğer çok fazla insan birbirini sevseydi... dünya yaşamak için daha iyi bir yer olurdu. | Open Subtitles | لو احب الكثيرين بعضهم الآخر... سيكون العالم افضل مكان للعيش فيه. |
Belki de yaşamak için yanlış evreni seçmişsindir Peter. | Open Subtitles | لربما إخترتَ الكون الخاطىء للعيش فيه |
Bu, onlar için yaşanacak en korkunç yer olurdu. | Open Subtitles | . فهذا قد يكون أشد الأماكن رعباً لها للعيش فيه. أتعلم ما أعنيه؟ |
Şimdi ben sana kalacak bir yer ayarlarken zavallı kardeşini ziyaret et. | Open Subtitles | الآن ، اذهب لتطمئن على أخيك المسكين حالما أجد لك مكان للعيش فيه |
yaşayacak bir yer bulmamız gerek. Ve bir iş! | Open Subtitles | علينا أن نذهب لنجد مكاناً للعيش فيه وعمل أيضاً |
Şimdi yaşaman için bir yer gerekli. | Open Subtitles | -تحتاجين إلى مكان للعيش فيه الآن |