İkincisi, Hindistandaki yolsuzluk karşıtı hareket | TED | ثانيا ، حول الحركة المناهضة للفساد في الهند. |
Aslında yolsuzluk, üzerine basmakalıp düşünceler ve gelişimle olan ilişkisi sadece yanlış değil, aynı zamanda birçok yoksul ülkeyi geride tutuyor. | TED | في الواقع، إن نظرتنا التقليدية للفساد وعلاقته بالتنمية ليست فقط خطأ، ولكنها تُعيد العديد من الدول الفقيرة إلى الوراء. |
Yapmamız gerekeni yapmamıza izin ver, yolsuzluğu ortaya çıkaralım. | Open Subtitles | فلتبدأ في أن تدعننا نفعل ما يتعين علينا القيام به لكي نضع حداً للفساد |
- Hayır, senin Alex ile bir anlaşman var, ve sen bir sözleşme imzaladın, fakat bu ortaya çıkarsa, yolsuzluğu durdurmak benim için müşterilerden daha önemli. | Open Subtitles | - لا، كان بينك أنت و (أليكس) إتفاقاً, ثم وافقت على التوقيع على وثيقة, ولكن كما اتضح بعدها، وضع حد للفساد |
Buranın üzerine inşa edildiği yozlaşmaya bir son vereceğim. | Open Subtitles | انها سوف تضع حد للفساد الذي بُنيَ في هذا المكان القبيح |
Evet, ilgi çekiciler, ama sırf yolsuzlukla mücadele etmek için cinayet ve hırsızlığı mazur göremem. | Open Subtitles | نعم، انها مثير للإهتمام، لكني لن ابدأ بتبرير القتل والسرقه لأجل التصدي للفساد العام |
Güçsüz kurumlarımız var ve aslında var olmayan kurumlara sahibiz. Bence bu durum yolsuzluğun önünü açıyor. | TED | لدينا مؤسسات ضعيفة وأحياناً مؤسسات غير موجودة وأعتقد أن هذا يعطي مجالًا للفساد |
Fakat ne yazık ki, yozlaşma ve açgözlülüğe hayır demeye gelen rahipler, politikacılar, öğrenciler ve halkın desteği gittikçe yükseliyordu. | TED | ومن حسن الحظ، اندلعت انتفاضة لدعمهم من رجال دين وسياسيين وطلاب وجمهور عريض، جميعهم خرجوا كي يقولوا لا للفساد والجشع. |
Meslektaşlarınız yolsuzluk ve gaspın tutsağı olmuşlar. | Open Subtitles | زملائكم يقعون فريسة سهلة للفساد والأبتزاز |
Biz her zaman olası yolsuzluk hedeflerini inceleriz. | Open Subtitles | نحن نتحرى دائمًا عن الأهداف التي قد تتعرض للفساد |
Üstlerime söyleyip duruyorum hapishaneleri şirketlere verdiğimiz sürece, yolsuzluk olacaktır. | Open Subtitles | أظل أقول لرؤسائي طالما نحن مزرعة للسجن لمصالح الشركة إنها وصفة للفساد |
Evet. yolsuzluk ve açgüzlülük yaparak ayakta kaldılar. | Open Subtitles | نعم ، لقد وقفوا للفساد والطَّمع |
yozlaşmaya bu kadar hazır birine güvenmemi beklemiyorsun heralde. | Open Subtitles | ! لا يمكنك أن تتوقع مني أن أثق بشخص مستعد للفساد.. |
SS soruşturması, kamptaki yozlaşmaya dair çok açık kanıtlar ortaya çıkartmıştı. | Open Subtitles | تحقيق "إس إس" كشف دليلاً واضحا للفساد في المعسكر |
Gerçek şu ki hükümet yolsuzlukla varlığını sürdürüyor. | Open Subtitles | والحقيقة هي أن الحكومة موجودة فقط للفساد. |
Ama o bunu şöyle kullandı. Sonuçta Hazare'nin elinde cep telefonu numaralarını içeren kocaman bir CSV (veri) dosyası vardı. ve o bu dosyayı gerçek insanların gücüne dönüştürmek için, yüzbinlerce kişiyi Delhi sokaklarına indirmek için kullandı. amacı Hindistan'da olağanlaşan yolsuzluğun milli bir sorun olduğu göstermekti | TED | لكنه استخدم ذلك، حصل هازاري على ملف ضخم من أرقام التليفونات، واستخدمها لنشر قوة الناس الحقيقة على الأرض ليجعل مئات الآلاف من الناس يخرجون إلى الشوارع في دلهي لوضع نهاية قومية للفساد اليومي في الهند. |
Bugün bile yolsuzluğun o kötü kokusu havada asılı duruyor. | Open Subtitles | فقط اليوم , هذه الرائحة النتنه للفساد المحلق فى الهواء . |
Çünkü farklı bir problemden bahseden... ...bir sürü insanla konuşuyordum: Küresel ölçekte büyük bir yozlaşma ağı ve kaybolan milyonlarca petrol doları. | TED | لأنه قد تم التحدث في الكثير من الناس هناك منظمة الصحة العالمية، حسنا، تحدثوا عن مشكلة مختلفة: أن موقع ويب ضخمة للفساد على نطاق عالمي والملايين من الدولارات النفطية ستكون مفقودة. |