Hoptan başka söyleyecek daha sert bir şey bulamıyor musun? | Open Subtitles | أليس بالإمكان أن تُفكّرَ بأيّ شئِ أقسى للقَول مِنْ "الووبسِ"؟ |
söyleyecek amma şeyleri var değil mi? | Open Subtitles | عِنْدَهُمْ الكثير للقَول إلى بعضهم البعض ، أليس كذلك؟ |
Sigortaya ihtiyacın yoksa, sana söyleyecek birşeyim yok. | Open Subtitles | لَيْسَ لِي شيء للقَول إليك مالم تَحتاجُ تأميناً. |
söylemesi zor, eğer aklını kaçırmanın yolu bu değilse. | Open Subtitles | بشدّة للقَول مالم ذلك رمزُ ل خائف خارج رأيك |
Sence, benim de bu konuda söyleyeceğim bir şey yok mu? | Open Subtitles | لا تَعتقدُ بأنّني عِنْدي أيّ شئ للقَول حول ذلك؟ |
Sadece tekneye hoşçakal demeye geldim ama | Open Subtitles | أنا فقط جِئتُ للقَول مع السّلامة إلى المركبِ، |
Hayatımın gerçek aşkı olduğunu, ama bunu söylemeye cesaret edemediğini söyledi. | Open Subtitles | قالَ ذلك هو كَانَ الحبَّ الحقيقيَ مِنْ حياتِي، ولو أنَّ هو ما كَانَ الشجاعةَ للقَول لذا. |
Çok fazla cevaplanmamış soru, ve söylenecek birçok şey vardı. | Open Subtitles | كان هناك العديد من الأسئلة غير المجابة العديد من الأشياءِ للقَول |
Seni belli ki gücendiren bir şey için senden özür diledim ve bana söyleyecek bir şeyin yok? | Open Subtitles | أنا فقط إعتذرتُ لعَمَل الشيءِ الذي على ما يبدو آهانَك، وأنت لَيْسَ لَكَ شيء للقَول لي؟ |
Belki birlikte daha çok şey yapsaydık birbirimize söyleyecek bir şeylerimiz olabilirdi. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا إذا نحن عَمِلنا مادة أكثر سوية، نحن يُمْكِنُ أَنْ نَجيءَ بالشيءِ للقَول إلى بعضهم البعض. |
Eğer bana söyleyecek bir şeyin varsa neden sadece söylemedin Paige? | Open Subtitles | إذا كَانَ عِنْدَكَ شيءُ للقَول لي، الذي لَمْ أنت فقط تَقُولُه، بَيج؟ |
Elliot, Todd'un sana söyleyecek bir şeyi var. | Open Subtitles | إليوت وتود عِنْدَهُما الشيء للقَول إليك. |
Sanırım söyleyecek ilginç bir şey olmadığından. | Open Subtitles | أَحْزرُ بأنّني ما عِنْدي أيّ شئ الإهتمامِ للقَول. |
Düğün organizatörünün de söyleyecek birşeyleri olacaktır. | Open Subtitles | ذِهاب مخطّطِ زفافكَ أَنْ يَكُونَ عِنْدَهُ شيءُ للقَول حول ذلك. |
Benim babana söyleyecek hiçbir şeyim yok, tatlım. | Open Subtitles | العسل، لَيْسَ لِي شيء للقَول إلى أَبِّكَ. |
Eğer sana söyleyecek birşeylerim olursa, Catherine, bunları sana özel olarak söyleyeceğim. | Open Subtitles | إذا عِنْدي شيءُ للقَول إليك، كاثرين، سَأَقُولُه في خاصِّ. |
Dediğim gibi, söyleyecek bir şeyim yok. | Open Subtitles | مثل أنا قُلتُ، حَصلتُ على لا شيءِ للقَول. |
söyleyecek orijinal bir şeyim yok. | Open Subtitles | لَيْسَ لِي شيء يسارُ أصليُ للقَول. |
söylemesi kolay tabi, çünkü diziyi iptal ettiler. | Open Subtitles | الذي سهلُ للقَول على أية حال، ' سبب، تَعْرفُ، ألغوه. |
Sence, benim de bu konuda söyleyeceğim bir şey yok mu? | Open Subtitles | لا تَعتقدُ بأنّني عِنْدي أيّ شئ للقَول حول ذلك؟ |
Hoşçakal demeye, ...ve sana iyi şanslar dilemeye geldim. | Open Subtitles | حَسناً , l جاءَ للقَول مع السّلامة ولتَمنّيك حظِّ. |
Yüzüne söylemeye cüret edemedikleri şeyler kimin umurunda? | Open Subtitles | الذي يَهتمُّ بالتغوّطِ الذي هم لا هَلْ الكرات للقَول إلى وجهِكَ؟ |
Ve söylenecek başka bir şey yok | Open Subtitles | - وهناك لا شيء أكثر للقَول - إزدهار ba إزدهار، طوق |
Büyükbaba Willie'nin sürekli söylediği gibi: | Open Subtitles | مثل جدِّ ويلي يُستَعملُ للقَول |
♪ how many ways to say that I'm not scared ♪ | Open Subtitles | ؟ كم من الطرق للقَول لَمْ أُخفْ؟ |
Galiba Doktor Webber'a veda etme zamanımız geldi. | Open Subtitles | حَسَناً، أعتقد هو وقتُ للقَول وداعاً للدّكتورِ ويبير الآن. |