İskoçya'ya bir asker olarak sorumluluğumu yerine getirmeye kralıma hizmet etmeye ve ülkemi korumaya geldim. | Open Subtitles | جئت الى استكلندا للوفاء بواجبي كجندي لأخدم ملكي وأحمي وطني |
Sanıyorum yeğenime ettiğin yemini yerine getirmek için buradasın. | Open Subtitles | أفترض أنك هنا للوفاء بالنذر ما قدمتموه ابنة أخي. |
Ve İnsan Hakları Hareketi, eşit yurttaşlık sözünün yerine getirilmesini istedi ve Jim Crow tarafından ihanete uğradı. Oy vermeyi tam merkeze koydu. | TED | وكذلك حركة الحقوق المدنية، التي سعت للوفاء بوعد المواطنة المتساوية والتي تعرضت للخيانة من قِبل جيم كرو، جعلت حق التصويت مركز الاهتمام. |
Başka bişey düşünmeden önce yerine getirmeden gereken bir görev var. | Open Subtitles | لدي نذر للوفاء به قبلأنأفكرفىأىشيئآخر. |
Ona verdiğim sözü yerine getirmek için gitmiştim. | Open Subtitles | ذهبت للمستشفى للوفاء بوعد قدمته لها |
Annene verdiğim sözü yerine getirmeme yardım ettin asla tutamayacağım sözü. | Open Subtitles | ساعدتني للوفاء بوعدي لوالدتك... الذي لم أكن قادرآ أبدا علي الحفاظ عليه. |
Kaderimi yerine getirmeye hazırım. | Open Subtitles | أنا على استعداد للوفاء بمصيري. |
Size ahdinizi yerine getirmenizi emrediyorum. | Open Subtitles | أنا أدعوكم للوفاء بعهدكم |
Meg,anlaşmaya göre yerine getireceğin bir sürü şey var. | Open Subtitles | ميغ) تحتاجين للوفاء بالشروط) التي على العقد |