21 sayısına gelince 700 adam gitti, 23'ü geri geldi, ikisi botta öldü ve 21'i karaya vurdu. | TED | وسببا اخر لكونه الرقم 21 هو انه 700 رجل رحلو و 23 منهم عادو توفي اثنين على متن القارب و 21 استطاعو الوصول لليابسة |
Okyanustan karaya uzanan adım kolay değildi, ama atıldı. | TED | مع أن هذه الخطوة الإنتقالية من المحيط لليابسة لم تكن بتلك السهولة إلا أنها حدثت |
Ancak bütün deniz kuşları yumurtlamak için karaya gelmek zorundadırlar. | Open Subtitles | لكن مع ذلك , فان كل الطيور البحرية لا بد أن تعود لليابسة لتضع بيضها |
Bu gibi durumlarda, rahat olacaksın ve bırakacaksın akıntı seni alıp kıyıya götürsün. | Open Subtitles | بموقف كهذا عليك أن تسترخي وتدع التيار يوصلك لليابسة |
Yalnızca, kuraklığın aşırı olduğu zamanlarda karanın ve suyun bu büyük avcıları karşı karşıya gelir. | Open Subtitles | فقط عندما يصبح موسم الجفاف باعثا على اليأس هؤلاء الصيادين العظيمين لليابسة والماء من المحتمل أن يلتقوا وجها لوجه |
Denize terk edip karaya çıkmak, kaplumbağalar için zaten zordur. | Open Subtitles | ترك البحر والصعود لليابسة أمر صعب بما فيه الكفاية بالنسبة للسلاحف |
Aslında ısı koruması, her yıl bu kadar fazla memelinin karaya dönmek zorunda olmasının ana nedeni olabilir. | Open Subtitles | في الواقع ، فان حفظ الحرارة قد يكون السبب الرئيسي.. الذي يجعل كل هذه الثدييات البحرية مجبرة على العودة لليابسة كل عام. |
karaya çıktıkmı, benim hızıma yetişebilecek kimse yok. Zafer kaçınılmaz! | Open Subtitles | بمجرد وصولنا لليابسة, ستتكفل سرعتي بالباقي |
Ana karaya pek sık çıkmam o yüzden her geldiğimde tadını çıkarırım. | Open Subtitles | لا آتِ لليابسة كثيراً، لذا عندما آتِ، أحبّ تدليل نفسي |
Anne karaya çıkarsa, hem kendini hem de karnındaki yumurtaları riske atar. | Open Subtitles | فهي وصغارها عُرضةً للضّواري إذا عادوا لليابسة |
Mertle karaya başını belaya sokmadan çıkabilecek tek kişi, | Open Subtitles | الوحيدة التي تستطيع الذهاب لليابسة بدون مشاكل هي ميرتل |
Rehineleri karaya çıkardılarsa müdahalenin sonu felaket olur. Nihai kararımı durumu öğrenince vereceğim. | Open Subtitles | الهجوم سيكون كارثي لو ان بحارتنا قد تم ارسالهم لليابسة |
Bu bize okyanusu karaya getirme imkanı ve amfibyumların sürüngenlere dönüşme evriminin sinyallerini verdi. | Open Subtitles | هذا يسمح لنا بحمل المحيط معنا لليابسة. ويؤشر لتطور البرمائيات لزواحف. |
Tuz ve topraktan oluşan bu ikramı kabul edip kökeninizin deniz ve karaya dayandığını unutmayasınız. | Open Subtitles | قد تقبل هذهِ الهدية من الأرض و الملح لتذكر نفسك. أنّكما تنتميان لليابسة والبحر. |
İlk kez karaya çıkmıyorsunuz ve bu kez tüm aksiyon gemide olacak. | Open Subtitles | أعتقد بأن المرة الوحيدة التي لا تذهب فيها مع الفريق لليابسة كلّ الإثارة ستصبح على السفينة |
İlk kez karaya çıkmıyorsunuz ve bu kez tüm aksiyon gemide olacak. | Open Subtitles | أعتقد بأن المرة الوحيدة التي لا تذهب فيها مع الفريق لليابسة كلّ الإثارة ستصبح على السفينة |
Sonra sınırın orada karaya çıktın. Saatlerce orada yalnız kaldın. | Open Subtitles | ولمّا ذهبت لليابسة لدى الحدود، لبثت بمفردك هناك لساعات. |
karaya ilk geldiğimde benim de aklım karışmıştı. | Open Subtitles | كنت مشوشًا كذلك عند بداية مجيئي لليابسة هذا لا يعني أي شيء |
Sende kıyıya geleceksin ve kamp kuracağız. | Open Subtitles | سنذهب لليابسة ثمّ نقيم مخيّما |
Kızı sabah kıyıya getiririm. | Open Subtitles | سأحضر الفتاة لليابسة غدًا |
Evet, kıyıya kadar çıkarlar. | Open Subtitles | -أجل، سيوصلونهم لليابسة . |
karanın gerçek dokusu burada kendiliğinden oluşmuştur. | Open Subtitles | المكون الأساسيّ لليابسة يُصنع هنا، حيث تمزقت الصفائح التكتونيّة التي شكلت المحيطات إلى أجزاء |