Ya da onları ciğerlerine ilk denemede ölümcül bir delme yapacak aleti yokmuş. | Open Subtitles | أو أنه لم يملك الأدوات لتخريم الرئة القاتل من أول مرة |
Bana başka seçeneği yokmuş gibi geldi. | Open Subtitles | حسناً، لقد بدا وكأنه لم يملك خياراً آخر |
Bu ufaklığın kurtulma şansı hiç yokmuş. | Open Subtitles | هذا الطفل الصغير لم يملك فرصة بالنجاة |
Oldukça mutsuz çünkü ondan özür dilemeye vakti olmamış. | Open Subtitles | إنه غير سعيد لأنه لم يملك وقت ليعتذر لها |
Her şeyine bahse girerim ki eğer bu çocuğun sevgilisi olmamış olsaydı seni yanından hiç ayırmazdı. | Open Subtitles | سأراهنك على أي شيء لو أن ذلك الشاب لم يملك حبيبة سيكون لك |
Belki kavga sırasında düşürmüştür... ya da geri dönüp alacak fırsatı olmamıştır. | Open Subtitles | ربما قد أوقعه أثناء القتال أو لم يملك الوقت لإسترجاعه |
Memur Flynn'in silahını çekecek zamanı olmadığını söylemiştiniz. | Open Subtitles | قلت أن الشرطي (Flynn-فلين) لم يملك الوقت لإشهار سلاحه. |
Anlaşılan taksicinin bozuğu yokmuş. | Open Subtitles | يبدو أن سائق التاكسي لم يملك أيت فكّة, لذلك... |
Başka bir seçeneği yokmuş gibi hissetti. | Open Subtitles | لقد شعر فقط أنه لم يملك خياراً |
Alex'in durumu düzeltecek vakti yokmuş. | Open Subtitles | يقولون أن (أليكس) لم يملك وقتاً كي يقوم بالتصويب |
Yüz yüze terk edecek cesareti bile yokmuş. | Open Subtitles | لم يملك الشجاعة لهجري بنفسه |
Görünüşe göre hiç yokmuş. | Open Subtitles | ... وتبين ! أنه لم يملك أحداً |
Hayatta hiçbir şey sahibi olmamış bir milyonerim. | Open Subtitles | أنا مليونير لم يملك أبداً أى شئ. |
Hiç yurt dışına çıkmamış, pasaportu olmamış. | Open Subtitles | لم يذهب بعيداً قط لم يملك حتى جواز سفر |
Hiç böyle bir oyuncağı olmamıştır. | Open Subtitles | هو لم يملك العاباً خاصة به ابداً |
Matthew'ün, anasının memesini emdiğinden beri hiç kız arkadaşı olmamıştır. | Open Subtitles | ماثيو) لم يملك أي صديقة) منذ كان في حضن أمه |
Memur Flynn'in silahını çekecek zamanı olmadığını söylemiştiniz. | Open Subtitles | قلت أن الشرطي (Flynn-فلين) لم يملك الوقت لإشهار سلاحه. |